HAVE Fiili ile Çok Sık Kullanılan İngilizce Kalıplar
Feb 21, 2025
Lingua Matik’e hoşgeldiniz. Have fiilini her yerde görüyorsunuz biliyorum. Ve çevirmeye çalıştığınızda anlamı sahip olmak dışında her şeye benziyor değil mi? Alakası yok. Evet çoğumuz have fiilini sahip olmak olarak biliyoruz ama bambaşka anlamlara geliyor. Çünkü İngilizce'de biz have fiilini aşırı seviyoruz. Neden biliyor musunuz? Çünkü have fiiliyle bir sürü collocations yapıyoruz. İngilizce'de collocations dediğimiz olay bir dilde meydana gelen, sıkça meydana gelen kelime grupları. İşte have, get, take bunlar eminim başınızın belaları. Bunlar başınızın belası çünkü her yerde geçiyor. Çünkü collocationsları konuşurken, özellikle konuşurken her zaman kullanıyoruz ama özellikle konuşurken aşırı kullanıyoruz. O yüzden bugün dedim ki have fiiliyle en çok kullanılan 14 tane collocations. Collocations nedir? Ben bunları hemen öğrencilerime öğreteyim. Eğer beni ilk defa görüyorsanız ben öğretim görevlisi Merve Erçin ve Lingua Matik’in de kurucusuyum. Hadi hazırsan hemen kötü haberle, kötü bir anlamı olan bir collocationsla başlayalım. To have an accident. To have an accident, kaza yapmak anlamına geliyor. Accident, kaza demek ve to have an accident en güzel çevirisiyle kaza yapmak anlamına geliyor. Mesela,
Yani, kardeşim işe giderken yolda kaza yaptı ama çok şükür ki, bakın thankfully'i nasıl çevirdim, çok şükür ki, neyse ki incinmedi, hani zarar görmedi. Tamam mı? İlki, To have an accident.
İki, To have an argument. Bu da arkadaşlar, biriyle kavga etmek anlamına geliyor. Kavga etmek. Argument, kavga demekken argument'ın kökü aslında argue fiilinden geliyor. Yani argue demek yerine İngilizce'de ne diyoruz? To have an argument. İş anlamlı gibiler ama to have ile aşırı kullanılıyor. To have an argument. Burada aynı anlamı verecek, yani have an argument anlamını aynen verecek başka bir kelime ise raw. Have a raw. Ya da have an argument dediğinde ikisi de kavga etmek anlamına geliyor. Eş anlamlar, tamam mı? Mesela, My neighbors had a raw, ya da had an argument over the placement of their fence. Yani çiti nereye koyacağız diye kavga etmiş komşularımız. We had an argument. Every time we have an argument. I'd like to have an argument. Üçüncü ifademiz ise, To have a break. To have a break.
Break burada ara. Mola anlamına geliyor, böyle bir dinlenme zamanı anlamına geliyor. O yüzden mola vermek anlamında to have a break kullanacağız. Mesela, After studying for three hours, I decided to have a break and go for a walk. Yani ne dedim? Üç saat boyunca çalıştıktan sonra bir mola vermeye ve yürüyüşe gitmeye karar verdim. Maybe we could have a break. Break. We're having a break. Dört. Bayılacağınız bir ifade. Çünkü aşırı kullanıyoruz. Have a conversation. Ya da have a chat. Yani bu da muhabbet etmek demek. Sohbet etmek demek. Mesela, I had a conversation with my professor about my career options. Yani profesörümle, hocamla, kariyer seçeneklerim hakkında bir sohbet yaptık, bir muhabbet ettik. Let's have a conversation. Let's have a conversation. Having a conversation. Beşinci ifademiz yine çokça lazım olacak size. To have difficulty.
Yani zorlanmak anlamında arkadaşlar. To have difficulty diyoruz. Mesela, He had difficulty lifting the heavy boxes. Yani ağır kutuları kaldırmakta zorlandı. Mükemmel değil mi? Zorlanmak al sana, çok kolay. Have difficulty. I'm having tremendous difficulty releasing my darts. I sometimes have difficulties. To having a difficulty. I'm having difficulty. Rüya görmek anlamında to see a dream demiyoruz. Ne diyoruz? To have a dream. I have a dream. Konuşması var ya oradan aklınızda kalsın. I have a dream. Have a dream. Ya da hani kabus gördüysek yine to have a nightmare diyoruz. Dream, güzel olanlar. Nightmare ise korkunç, kötü olanlar. Tamam mı? Mesela, I had a dream that I could fly. It felt so real. Yani rüyamda uçabildiğimi gördüm ve çok gerçekçi hissettirdi. Derken ne diyoruz? Had a dream. Past tense de had a dream.
Deneyim kazanmak anlamında da biz have'ı kullanıyoruz. Ne diyoruz? To have an experience. To have an experience. Experience, deneyim demek, tamam mı? Mesela, During my vacation, I had an amazing experience swimming with dolphins. Dolphins. Yani tatilim boyunca, vacation tatil demek. Tatilim boyunca, yunuslarla yüzerek harika bir deneyim geçirdim. Deneyim yaptım. Deneyimledim. İşte deneyim kazandım. Yani bir sürü çeviri yakışabilir duruma göre değil mi? Neymiş? To have an experience. She had an experience. That must have been quite an experience. Sekizinci ifademiz, To have a feeling. To have a feeling. Bak bunu hunharca duyuyorum arkadaşlar filmlerde, dizilerde. Yani bir şeyin olacağını hissetmek, bir şeye inanmak. To have a feeling. Mesela, I have a feeling that today is gonna be a great day. Yani böyle bir hissim var, hissediyorum. Bugün mükemmel bir gün olacak. Çünkü Merve'nin videosu gelmiş.
En sık kullanılan olarak bunu seçiyorum arkadaşlar. To have fun. Ya da To have a good time. Okey. Arkadaşlar have fiilini böyle iyi vakit geçirmek, eğlenmek anlamında acayip kullanıyoruz. To have fun. Eğlenmek. Ya da To have a good time. Yani iyi bir vakit geçirmek anlamında çok kullanıyoruz. Tamam mı? Mesela, We had a good time at the amusement park, especially on the roller coasters. Yani, Luna Park'ta harika vakit geçirdik. Özellikle bu dönen şeylerde. Derken, Arkadaşlar, Bakın ne dedik? Have a good time. İyi vakit geçirmek. O yüzden böyle birini yollarken falan, Hani iyi vakit geçir, çok eğlen derken, Ne diyoruz İngilizce'de? Have a good time. Ya da Have fun. Eğlen diyoruz. Fun. Good time. Diye söylemiyoruz.
To have a look. Onuncu ifademiz. To have a look. Bu da böyle bir şeyi gözlemlemek, bakmak anlamına geliyor. Have a look. Mesela, Can you have a look at my essay and give me some feedback? Yani ne dedik burada? Makaleme bakıp bana biraz feedback verebilir misin? Bu bizim tam olarak online kurslarımızda yaptığımız iş arkadaşlar. Benden herhangi bir eğitim aldığınızda, Hepinize bir platform erişimi açılıyor. Ve bu platformda, Yazdığınız ödevlere ben geri feedback veriyorum. Gerek ben gerekse diğer mentorlarımız, Size feedbackler veriyor ve yazdığınız essayinize, Yani makalenize, Paragrafınıza, Çok güzel feedback alabiliyorsunuz. Seviyeniz ne olursa olsun, Tüm seviyelerde İngilizce kurslarımız ve konuşma kulübümüzü incelemek için, Muhakkak web sitemizi ziyaret edin. Tamam mı? Bu da konusu açılmışken söyleyelim. Şimdi gelelim 11'e. Have a party. Partilemek, parti yapmak anlamında, Have a party diyoruz.
Mesela, We are having a party next Saturday, To celebrate my dad's retirement. Yani babamın emekliliğini kutlamak için, Gelecek cumartesi bir parti yapıyoruz. Derken, Bakın, Yapıyoruz diyoruz. Aslında, Aslında aklınıza do falan gelebilir. Ama ne diyormuşuz? Having a party. Friends are having a party. Let's have a party. Yeah. I'm having a party. 12. ifademiz, To have a problem. Ya da, Tabii ki problemlerin varsa, To have problems. Yani bir zorlanmak, sorunları olmak anlamında bunu kullanıyoruz. To have a problem. To have a problem. Mesela, She has a problem with her computer. It won't turn on. Yani, Bilgisayarıyla bir sorunu var. Açılmıyor. Derken, Bunu kullanıyoruz. We have a problem. I have a problem. I used to have a problem. Houston, you have a problem. Problem. Diğeri, Have a try. Ya da, En bayıldığım ifadelerden biri, Have a go.
Have a go. Bu da arkadaşlar, Denemek demek. Bir şeyi denemek. Try deyince belki, Hani denemek olduğu için, Bazılarınız tahmin edebilir ama, Go, Have a go. Deyince, Go ile gitmekle hiç alakası yok. Have a try. Ya da, Have a go. Denemek demek. Mesela, I've never been rock climbing before. But, I'm excited, To have a go. Yani, Hiç böyle daha taş, Tırmanışı yapmadım. Ama, Deneyeceğim için, Çok heyecanlıyım. To try. I must have a try. Let me have a try. On dördüncü ifademiz, To have reservations. To have reservations. Bu da, Rezervasyon yaptırmak, Aklınıza gelebilir. Benim de öyle geliyordu önceden. Ama, Arkadaşlar, To have reservations, Şüphesi olmak demek. Endişenin olması, Bir konuda. Mesela, I have reservations about, Investing in that company. Their business model, Seems risky. Yani, O şirkete, Yatırım yapıp, Yapmama konusunda, Endişeliyim.
Şüphelerim var. Çünkü, Business modelleri, Çalışma şekilleri, Riskli görünüyor. Derken, To have, Reservations diyoruz. You're smart to have reservations. Having reservations about the reservations. Yani bir konuda, Bakın, Endişelenmekten tutun. Denemeye, Kaza yapmaya, Bir sürü anlamı var. Ara vermeye, Değil mi? Bakın, Çok sık, Kullandığımız, Ve sizi, Bazılarını şaşırttığına, Emin olduğum, Kalıplar var. Şimdi sizden ricam, Bu kalıpları, Güzel bir şekilde, Not aldıysanız, Aşağıya da, Bir tane, Have ile, Siz, Collocation bırakın bize. Bu videoyu izledikten sonra, Muhakkak, Sen de yorumlara bak ki, Bakalım, Başka, Have ile kullanılan, Collocationslar, Nelermiş? Yorumlarınızı bekliyorum. Instagram'da da, Çok aktifim. Oraya da gelin. Web siteme giderek, Kurslarımı incelemeyi unutmayın. Eminim, Size göre de, Harika, İçerikler, Var. Herkese yönelik, Var. Kendinize çok iyi bakın. Hoşçakalın. Bir sonraki hafta görüşmek üzere.