Herkesin Öğrenmesi Gereken İngilizce Deyimler - Quizlerle İngilizce Öğreniyoruz

Feb 06, 2025

Lingua Matik’e hoş geldiniz! Ben öğretim görevlisi Merve Erçin. Bugün sizinle 20 tane harika İngilizce ifade öğreneceğiz. Bu ifadeleri quiz formatında öğreneceğiz. Çünkü quiz formatında beyniniz contextten, yani durumdan, anlamdan, ifadeden çıkarmaya çalışıyor. Bu şekilde daha iyi aklınızda kalıyor. Umuyorum harika, çok keyifli bir video olacak. Hazırsanız, başlayalım. İlk sorumuz gelsin: "You missed last night’s episode of Downtown Abbey? I’ll give you the low-down on it." Şimdi, sizce "I’ll give you the low-down it" ne demek? Bakalım, "Find out what happened on it, give you a copy of the show, tell you what happened on it." “give you a copy of the show” “tell you what happened on it”Arkadaşlar, "Downtown Abbey"i bilmeyen var mı? British İngiliz aksanıyla çekilmiş, Savaş zamanlarından çekilmiş bir film. Çok popüler. Eğer özellikle İngiliz İngilizcesine ilginiz varsa, öneririm. Çok güzel bir dizi. Şimdi burada diyor ki, yani dün gecenin episodunu mu kaçırdın? Ben sana "low down on it" vereceğim. Sizce ne demek olabilir? Tahmin edin. Cevabımız "C". Arkadaşlar, "C", yani diyor ki, ben sana ne olduğunu anlatacağım. Tamam mı? Yani bir konuda gerçek bilgileri, neler olup bittiğini anlatmak anlamında. Ne diyormuş? "To give somebody the low down on it" Güzel bir ifade. Hadi gelin, bu biraz zor bir giriş oldu ama ikincisi daha çıkarılabilir bence.

 

  1. “The high school baseball coach told his team members that taking steroids was playing with fire” sizce ne demek bu? A “Likely to improve their performance” B “very dangerous” C “likely to make them sick”Ne demek sizce “playing with fire” Bence biraz bize benziyor, böyle kalıp. Bizde de var: "Ateşle oynamak." Arkadaşlar, cevabımız "B". "Playing with fire" çok tehlikeli demek. Yani düşünün, ateşte oynuyorsa biri, tabii ki anlamından çıkarabiliriz. "Playing with fire" çok güzel, çok kullandığımız bir ifade. Hadi 3'e geçelim. "Mag is interested in starting a blog." Yani Mag bir blog başlatma yazmaya ilgiliymiş. "Her daughter has promised to show her the ropes."kızı da diyor ki, "Show her the ropes" diye bir şeye söz veriyor ama sizce ne? "To show her the ropes." “Teacher her how” “write her blog” “buy her an instruction manuel”. Sizce burada "show somebody the ropes"

ipleri göstermek ipleri göstermek demek “show her the ropes” ne demek? Cevabımız hazır mısınız?. Videoyu her zaman durdurabilirsiniz tabii ki biliyorsunuz ama. A Arkadaşlar, yani Teacher her how, nasıl yapılacağını göstermek anlamında ne kullanmışız? İpleri göstermek çok ilginç değil mi? Mesela, I want to show you the ropes while learning English. Yani siz İngilizce öğrenirken, size bunun nasıl yapılacağını göstermek istiyorum. I will show you "the ropes" dediğinde, I will teach demiş oluyorsun. Çok güzel değil mi? Teach'i al onun yerine show the ropes koy.Hadi diğerine geçelim.”We need two more singers for our choir.Let’s ask Penny and Carol to come on board” ne demek burada? 

 

“leave” “perform tonight” “join”sizce hangisi? Cevabımız “join”. Yani arkadaşlar gelin birlikte ne dediğini anlayalım burada.Koymamız için 2 tane şarkıcıya ihtiyacımız var. Hadi diyor Penny ile Carola, "Come on board, come on board." Yani ekibe katılmalarını isteyelim. Join burada belki "come" gelmek olduğu için oradan çıkarabilirsiniz, değil mi? Çok da zor değildi. Come on board aşırı kullanılır, işe alımlarda. İşte biri yeni katıldığı çok kullanılır. 5.Bunu biraz eğer kelimelerin anlamını bilirseniz tahmin edebileceksiniz. 

 

“Short boots are flying off the shelves this reason” .Sizce arkadaşlar bu kalıp ne demek? "Flying off the shelves".”falling off the shelves” “very popular” “out of style” şimdi shelves dediğimiz raflar çoğul hali. Eğer bir raftan bahsetse o zaman "shelf" diyecektik. Şimdi burada diyor ki kısa botlar. Kızlar, bilirsiniz kısa botlar bu sezon çok popülerdi ve biz ne yaptık? Bunlar "fly off." Ne demek? Fly uçmak, raflardan uçuyor. Yani arkadaşlar, sizce cevap ne? O kadar popular ki, çok hızlı satıyor anlamında ne kullanıyoruz?”flying off the shelves” Hadi bakalım 6. sorumuza devam edelim.”I heard that you were bad mouthing me around town!” Burada sizce "Bad Mouth" ne demek? Duydum ki "Bad Mouth," bad kötü mouth ağız çıkarabilir miyiz?A ”saying negative things about” B “saying nice things about” C “asking people about”

Duydum ki cevabımız A negatif şeyler söylemek. Burada sizi belki şaşırtacak olan mouth kelimesi. mouth kelimesini biz hep ağız olarak duyduk belki ama aslında verb hali de var, yani birinin arkasından konuşmak, kötü konuşmak, dedikodu yapmak anlamında. Bad Mouth. Yani bunu past tense de kullanabilirsiniz mesela "I Bad Mouth about this topic" ya da "will Bad Mouth" veya "they are Bad Mouthed". Yani bütün tensleri çekimle bilirsiniz. Çok tatlış değil mi? Hadi diğeri.

 

“Julie and Juan tied the knot over the weekend in Manhattan”.Şimdi "tied the knot" Sizce ne demek?”had a nice reception” “announced marriage plans” “got married”  Şimdi “tied the knot” Not, not düğüm demek, Tie de  bağlamak, düğümleri bağladı. Şimdi şıklara bir daha bakın, acaba hangisi mantıklı geliyor size?

 

Arkadaşlar biriyle evlenmek, yani cevabımız C. Biriyle evlendiğimizde, değil mi? Orada görünmez bir bağ, belki görülür, bazen bağ oluyor. Bir söz veriyoruz, o yüzden düğümleri bağlamak anlamında İngilizcede "tie the knot" evlenmek demek. Hadi diğeri.

 

"Bank of America gave Bill his walking papers on Friday." Sizce burada Amerika, "yürüme kağıtlarını" vermiş. Böyle diyoruz. Şimdi sizce ne demek bu?

 

A şıkkı "give Bill a raise," yani bir promosyon vermek, maaşını yükseltmek. B şıkkı "fired Bill," kovmak demek. "Fire" ateş olarak düşünmeyin, bir de kovmak anlamı var. C "gave Bill permission to leave," yani çıkmasına izin vermek. Sizce cevap ne?

 

Cevabımız B, yani kovmak burada çok güzel bir ifade. "Hani yür yürüme kağıtlarına." Hadi bakalım, çık, yolun açık olsun derken de artık eline son kağıtları, son paralarını, maaşını falan tutuşturup birini kovmak, böyle aklınızda hayal edebilirsiniz. Burada özellikle kovulan kişi bir hata yapmıştır, bu da aklınızda bulunsun.

 

"The government decided to deep six its program of lending money directly to college students." Ne demek bu? Bu çok ilginç. "Deep six it," program yani üniversite öğrencilerine direkt para verme programını bir şey yapmaya karar vermiş devletimiz.

“continue” Devam etmeye mi “expand”sizce genişletmeye mi karar verdiler? yoksa “end” yani sonlandırmaya mı? Bazen cevabı çok fazla belli etmemek için zor tutuyorum kendimi. Sanki öğretmen anaçlık içgüdüsüyle size yardımcı olmak istiyorum. Kopya vermek istiyorum ama sesime yansımasın diye dikkat ediyorum. 

 

Burada arkadaşlar, cevabımız C yani "end" bitirmek demek. Burada sonlandırma anlamında "Deep Six" kullanıyoruz. "Deep" derin, "Six" altı. Tamam mı? "Deep Six" deyince, arkadaşlar, bu eskiden 6 inç denizin derinlerine düşünürsünüz. Hani biri öldüğünde, öldürüldüğünde falan, onu bir şeyle bağlayıp denizin derinliklerine atıyorlar ve orada o yok oluyor. Bir de onu bulana aşk olsun, bitiyor hayatı falan ya, o anlamda bunu kullanıyoruz. Bence çok ilginç. Yani sonlandırmak anlamında, tamam mı? Geldik. Ben bunu çok seviyorum, bu ifadeye.

 

Gelecek olanı bakalım, size beğenecek misiniz? "Winning the Boston Marathon was a feather in Rita's cap." Sizce bu ifade ne demek? Rita'nın şapkasında bir tüymüş. Tüy demek. Şimdi burada da gördüğünüz gibi, sizce bu ne demek? "A great achievement for Rita." “No big deal for Rita.” “Rita’s only success in life” Boston maratonunu koşmak. 

 

Rita'nın şapkasında bir tüymüş. İlginç değil mi? Cevabımız bilmiyorum, şaşıracak mısınız ama, A arkadaşlar, yani Rita için çok büyük bir başarı, en önemli başarısı. Hani eskiden yaşlılar falan da koyardı ya, hani "Gaziler" ya da şey, bilmiyorum, çok önemli bir başarısı. Genelde elit, meşhur insanlar böyle takarmış, o yüzden bu da oradan geliyor. Beğendiniz mi? Umarım bu ifadeyi de ben çok tatlı buldum.

 

Evet arkadaşlar, 11. ifademiz gelsin.”The cheese cake looks delicious,but I’m watching my waistline” Cheese cake lezzetli gözüküyor ama ben..Waistline dediğimiz arkadaşlar; Durun, şıkları okuyayım, sonra açıklayacağım. Çok bariz olacak.  A”trying to avoid fattening foods” B”too busy looking at myself to eat it”C”going to take a big piece”sizce ne demek?

 

[Müzik]

Arkadaşlar, waistline waste şu belimiz. Tamam mı? Belimizin etrafındaki bel, ne? Açıkladım! Bel waistline deyince bel çizgisi gibi düşünün. Yani bu kişi cevabımız A; yani şişmanlatıcı yemeklerden kaçınıyor, kilo vermeye çalışıyor. Diğeri bu da kiloyla alakalı. Bu sizi daha çok şaşırtacak: “bread is doing Special exercise to lose his love handles.””love handles”larını Kaybetmek için çok egzersiz yapıyormuş. Love handle, sizce ne demek? 

 

“A pound or two” “as much weight as possible” “the fat around his waist”love handles.” Ne alaka hocam diyorsanız, birini çok sevdiğimizde ne yaparız? Sarıldığımızı hayal edin; bir sürü şey yaparız ama sarılıyoruz şu an. Ve birine sarıldığımızda genelde bu bel kısmına denk gelir. Özellikle kısaysanız  ya da diğeri uzunsa böyle aşağı doğru gelir. 

 

Şimdi arkadaşlar, love handle buradan geliyor yani  love Sevgi handle, tut tutamaç, işte anlamında. Love handle deyince hani buraya sarıldığımız için yine beli kastediyor. Yani burada the fat around his waist belinin etrafındaki yağdan kaybetmek istiyormuş. O yüzden cevabımız C. 

 

Hadi gelin diğerine. “We do sell greeying cards and magazines in our bookstore,but books are still our bread and butter”Sizce bread and butter ne demek?.”popular with some costumers” “our main source of sales” “a small part of the business” Hani kart, güzel kartlar olur ya birine yollardık. Eskiden artık kalmadı ya da bu magazinlerimiz satıyoruz, çok satıyoruz. we do sell, do ile orada da böyle bir highlight vurgu yapıyor. Sell ifadesine vurgu geliyor değil mi? Kitaplar satıyoruz diyor ama kitaplar hala cevabımız B olacaktı; yani main source, yani ana kaynağımız. Yani finansal kalkınmamızın ana kaynağı, ana satışımız hala kitaplar. 

 

Bu da arkadaşlar, bread and butter deyince ekmek ve yağ. Bunlar genelde her evde olan, herkesin kullandığı, erişebildiği ana şeyler. Oradan geliyor bu ifade de. Ya bunlardan çok para kazanıyoruz anlamında. Tamam mı? Unutmayın; yani sizin için mesela en önemli şey ne? Mesela hayatta kalmak için değil mi? Oksijen ve su, “oxygen or water our bread and butter.” Oksijen ve su, bizim bread and butter’ımız; yani olmazsa olmaz, ana.

Şeylerimiz diğer ifademiz. 

 

“I know Debbie is upset about the divorce,but it’s time for her to move on”Sizce vurada “to move on”ne demek?”marry somebody else””file the paperwork””continue with her life” Diyoruz ki, burada da Debbie boşanma konusunda üzgün. Ama artık “continue with her life”yani cevabımız, C yani hayatına devam etmesi lazım. Move on, devam et, yola devam et anlamında kullanıyoruz, tamam mı? 

 

Ok, çok kullanırız. Hani böyle, özellikle dizilerde, filmlerde "Come on, move on with your life!" diye. Hani  harekete geç, move on. 

 

“You just met Troy and now you’re moving in together?Don’t you think you’re rushing into thing? Sizce burada ne demek?”Rushing Troy to make decisions””moving too quickly with the relationship””acting like a fool”

 

Sizce burada "rushing into things" ne demek? Çevireyim size. Biraz Türkçe ile yeni tanıştım ve birlikte mi yaşayacaksınız? 

 

Sence cevabımız, B yani hani acele etmiyor musun? İlişkinde daha yeni tanıştın, ne aynı evde yaşaması? Derken, arkadaş ilişkilerle ilgili kullanıyoruz bunu, "rushing into things." Tabii ki başka anlamlarda da olur ama özellikle ilişkilerde aşırı kullanılıyor, bu tamam mı? 

 

Acele etmeyin. "Moving into rush" zaten acele etmek demek. 

 

Şu ana kadar 15'te kaç yaptınız? Çok merak ediyorum. Testimiz bittiğinde bana 20'de kaç yaptığınızı aşağı muhakkak yazın. 

 

Bu arada, arkadaşlar, benim VIP konuşma kulübüm olduğunu biliyor muydunuz? LM Club. Belki duymuşsunuzdur. Bizim her hafta canlı dersler yaptığımız, orada takıldığımız, sadece size özel içeriklerin, eğitimlerin olduğu, gerek okuma, dinleme, yazma alıştırmalarının olduğu, sizinle İngilizce öğrenme sürecinizde asla yalnız hissettirmeyecek çok arkadaşça bir ortam. Biz orada her hafta takılıyoruz. 

 

Burada ayrıca, istediğiniz zaman diğer üyelerle anlaşarak pratik yapabiliyorsunuz. Yani kendi kendinize anlaşabilir, direkt bir odaya geçip online bir odaya geçip konuşabiliyorsunuz. Ve bütün sorularınızı yazıyorsunuz. Ben her zaman yanınızdayım, cevap veriyorum ben ve diğer arkadaşlarımız.

Arkadaşlar, eğer İngilizcenizi konuşuyorsanız, her anlamda İngilizcenizi geliştirmek istiyorsanız, şu an bekleme listesine mailinizi muhakkak bırakın. Kapıları açtığımızda LM Club'a üye alırken size de ilk önce haber vermiş olayım. O yüzden, gelecek size attığım maillere muhakkak bakın; kaçırmayın. Yılda sadece iki kez açıyoruz çünkü bu üyeliği tamam mı? 

 

Arkadaşlar, şimdi bakalım. Devam edelim. "Stop stuffing your face with cookies!" Sizce burada "stop stuffing your face with cookies" ne demek? “Stop eating the cookies””Have just a few more cookies””Please use better manners while eating”Cookilerle yüzünü stuff etmeyi bırak," sizce ne demek? 

 

[Müzik] 

 

Cevabımız "A," arkadaşlar: "Stop eating the cookies." Şimdi "stuffing with" böyle tıkabasa yemek yüzünün böyle iyice şişmesi hali. O yüzden "stuffing your face with cookies" deyince, "tıkabasa dolu yedin" anlamına geliyor. 

 

Hadi bakalım, “The bank was fined 5 million dollars over some monkey business involving bad loans”"monkey business" sizce ne demek? "Animal activity" sizce bu mu? "Illegal dealings” “confusion." Banka, 5 milyon dolar üzerinde cezaya çarptırılmış. "to Fine." Belki ilk defa görüyorsunuz; "cezaya çarptırmak" demek "fine." Normalde diyoruz ya, o değil; burada cezaya çarptırmak demek, arkadaşlar. Cevabım B "illegal aktiviteler." Bu banka kötü bir bankaymış tamam mı? Bu arada, "c" karmaşa, karışıklık demek. a da"Hayvan aktivitesi." Tabi ki burada soyut bir anlam var. 

 

Geldik diğer sorumuza: “after meeting a nice woman online,Leo is no longer on the dating scene” A “going out at night” B”interested in women” C “looking for a girlfriend”sizce cevap ne? "on the dating scene" Date biriyle çıkmak demek, yani güzel bir kadın bulduktan sonra "leo" artık kız aramıyor. Cevabımız "C," arkadaşlar, "scene" manzara demek. Tamam, böyle bir bara gittiğimi, bir mekana gittiğimi hayal edin. Eğer birini arıyorsam, hani bir hayatımda birini arıyorsam, kendimi gösteririm; bakarım, değil mi? "Dating scene," manzara; ya da onlar bana bakar, kim arıyorsa. İşte o yüzden bu da oradan geliyor, "dating scene." Yani manzaramda birini arıyorum. Aramıyorum artık, neyse. O zaman size sorayım: "Are you on the dating scene?" Yani birini arıyor musunuz?

Aramıyor musunuz? Haber edin bakayım. Buraya kadar izlediyseniz, özellikle bu soruya cevap verin bakalım. 

I’ve had some disagreements with my brother-in-law over the years,but thats’s all water under the bridge,These days,we get along great. Sizce, arkadaşlar burada ne demek? Water under the bridge… “in the past””in the present””still unsettled” Su köprü altında. Eniştemle brother-in-law deyince hep işte eşinizin tarafı oluyor, arkadaşlar. Mesela kaynana mother-in-law, kayınbaba father-in-law gibi. Brother-in-law deyince de mesela kardeşimin eşi benim brother-in-law oluyor. Anlaşmazlıklarımız oldu ama, çok sular geçti. Biz de diyoruz aynısını, değil mi? Köprünün altından sular geçti gitti. Yani geçmişte kaldı, demek. 

Evet, arkadaşlar son ifademiz, "with amusement Park rides and thousands of shops, the Mall of America is not your run-of-the-mill shopping mall.” Sizce, run-of-the-mill ne demek? Convenient, extraordinary or average? Mill "değirmen" demek. Run of the mill run burada koşmak anlamında değil de, ürün çıktı anlamında. Cevabımız average olacaktı. Bilmiyorum, şaşırdınız mı? Run of the mill… Hani arkadaşlar, eski zamanları düşünün, yine hani yel değirmeninden standart ürünler çıkıyor o anlamda. Hani normal ürünler, average, normal anlamında bu ifadeyi kullanıyoruz. Umarım faydalı buldunuz. 20 tane hiçbiri bilmiyorsanız bile ifade öğrendiniz. İngilizce konuşmalarınız bu ifadelerle süslensin, daha güzel konuşun. LM Club için bekleme listesine mailinizi yazmayı unutmayın. Kendinize çok iyi bakın. Görüşmek üzere, hoşça kalın.