İngilizceni Birlikte Test Ediyoruz! 100k Özel Video

Feb 19, 2025

Kanalımı ilk defa görüyorsanız ben öğretim görevlisi Merve Erçin. Eğer eski öğrencilerimdenseniz her zamanki gibi İngilizce öğrenmeye devam. Tekrardan hoş geldin. Bu video çok özel ve biraz farklı olacak. Birlikte bol bol dans edeceğiz çünkü çok mutluyuz. Neden? 100.000 abone kutlaması yapıyoruz arkadaşlar. Henüz bu kanal değil ama İngilizce kanalım, yani tamamen İngilizce ders anlattığım kanalım 100.000 aboneye ulaştı. Aşırı mutluyum. Onun kutlamasını yaparken size çok özel bir quiz videosu hazırladım. Sizinle bugün bol bol dans edeceğiz, öğreneceğiz ve bilgimizi test edeceğiz. Mükemmel, Amerikan İngilizcesinde çok sık kullanılan 15 tane kalıbı test içinde yapacağız. Hazır mısın? Evet, sorularımı aldım. Hazırsanız başlıyoruz. İlk sorumuz gelsin. Bu çay çok iyi. Sadece kutlaması. Blank dediğimde boşluk olduğunu anlayın. This apple pie is so good,it just…in your mouth. Sizce boşluğa ne gelecek? Melts, stays, disappears. 3 saniyeniz var. Düşünün bakalım. Sizce cevap ne?

 

Daha fazla vakte ihtiyacınız olursa tabii ki durdurabilirsiniz videoyu. Arkadaşlar, İngilizce'de bu şekilde bir ifade var. Cevap A şıkkıydı. Melts in your mouth. To melt in your mouth. Yani böyle aşırı lezzetli. O kadar güzel ki ağzında böyle eriyip gidiyor. Hani fiziksel bir erimeden bahsetmiyoruz ama o kadar lezzetli ki böyle hıp yiyoruz onu. İşte bu anlamda İngilizce'de to melts in your mouth kullanıyoruz. O yüzden cevap A'ydı. Cümlede de yani bu elmalı turta o kadar iyi ki ağzında böyle eriyip gidiyor. Anlaştık mı? Gelsin 2. Why would John get married now? He's having too much fun playing the …. Boşluğa ne gelecek? Scene, pasture, field. Sizce John neden evlensin? Çok eğleniyormuş. Çok eğleniyor, oynuyormuş ama nasıl bir oyuna cevabı? Cevap arkadaşlar field. Evet, bilmiyorum şaşırdınız mı ama playing the field.

 

Arkadaşlar böyle evlenmeyip, sorumluluk istemeyip, böyle takılan, hayatının keyfini çıkaran, tabiri caizse kime göre neye göre tabii, kişilere, arkadaşlar İngilizce'de bunu diyoruz. Türkçe'de tam ne diyoruz şu an çıkaramadım ama to play the field. Bekarım, hayatımın tadını çıkarıyorum, uzun süreli böyle bağlı bir evlilik, ilişki falan istemiyorum. Bu durumda ne diyormuşuz? To play the field. Sahalara oynamak gibi ama bizdeki anlamı o anlamda değil. Gelsin 3. Let's invite some clients to play golf with us. On Friday. We can play on the company …. What is the answer here? Penny, nickel, dime. 3 saniyeniz var. Sizce cevap ne? Sallayın bilmiyorsanız. Arkadaşlar cevap on the company dime idi. Yani C şıkkı. Böyle çok güzel bir kalıp var İngilizce'de. Şimdi dime aslında on cent demek. Cent onların bozukluğu. Bizdeki on kuruş. Amerika'da dolar olarak baktığımızda ten cents yani dime.

 

On cent'e dime diyoruz. Ve eskiden bu ankesörlü telefonlar olurdu ya sokaklarda. O telefonlar on cent'le çalışırmış. Ve birini aradığında to call on your own dime. Yani kendi on cent'inle birini arıyorsun. Bu ifade oradan gelmiş arkadaşlar. Yani we can play on the company dime dediğimizde demek ki kim ödüyor bunun ücretini? Birinin ödemesi anlamında o sorumluluğun sadece ödeme değil şu anda kullanılan şekli. O sorumluluğun onlara ait olduğunu da burada belirtiyor. İşte bu tarz durumlarda arkadaşlar on the company işte my gibi dime ile kullanabilirsiniz. Nasıl beğendiniz bu ifadeni? Gelsin dört. We've got a new salesperson starting on Monday. Please show her the …. Ropes, strings or wires. Sizce cevap ne? Arkadaşlar cevap to show her the ropes. Show her the ropes. Yani bu ne demek? Ropes bilmiyorsanız ip demek.

 

İpleri göster derken ipleri neyi kastediyoruz arkadaşlar? Burada hani ona işin nasıl yapılacağını göster anlamında. O yüzden birine to show someone the ropes. Sen daha deneyimlisin. Ona öğretiyorsun. Tamam mı? Mesela my mom. Showed me the ropes in the kitchen. Yani dediğimde yani mutfakta bana neler yapılacağını işte yumurta menemen nasıl yapılır basicleri öğretti gibi bir anlama gelebilir. Anlaştık mı? Beş gelsin. Our waiter spent most of the evening shooting the … with a pretty woman at the table next to ours. Burada boşluğa ne gelecek? Time, breeze, wind. Go. Üç saniyem var. Tahmin et.

 

Cevabımız breeze arkadaşlar. Shooting the breeze ne demek? Biriyle böyle rahat rahat hareketi görüyor musun? Rahat rahat muhabbet etmek demek arkadaşlar. Yani casual conversation dediğimiz. Böyle chill, takılıyoruz, muhabbet ediyoruz. Mesela arkadaşımla oturdum, işten çıkmışım saat 4-5-6 olmuş ne yapıyorsunuz? Takılıyoruz. We are shooting the breeze diyebilirsiniz. Mükemmel bir kalıp. Çok sık duyuyorum. Aman dikkat et. Gelsin altı. Jake's parents hit the … when they found out he had a big party at the house while they were away on vacation. Boşluğa ne gelecek? Roof, house, hay. Ne demek acaba bu ifadeyi önceden duydunuz mu hiç? Ben bu müziği çok beğendim. Siz beğendiniz mi? Beğendiyseniz haber edin bana tamam mı? Cevabımız to hit the roof arkadaşlar hit the roof İngilizce'de yani tavana vurmak. Düşünsenize tavana vurduğunu pozitif değil değil mi?

 

Yani burada çok sinirli olmak yani to become very angry anlamında hit the roof diyoruz. Şimdi burada Jake'in ailesi acayip sinirlenmiş o yokken evde partilendiği için Jake tabii ki yapmamalıydı değil mi? İşte bu durumlarda. Angry yerine I wanna hit the roof diyebilirsiniz mesela çok tabii kimse istemez sinirli olmayı ama mesela patronunuz çok sinirlidir. My boss hit the roof today gibi kullanabilirsiniz. Number seven. Doug is trying to cash in … the success of his Harry Potter website by publishing a book with similar content. Boşluğa ne gelecek? At, by, on. Hadi bakalım. Üç tane. Bilmiyorsanız da cümleyi anlamaya çalışın. Cevabımız cash in on. Arkadaşlar bu ifadede bir şeyden faydalanmak hani suyunu çıkarmak anlamında kullanıyoruz. Yani genelde haksız yere bir kar, bir kazanç, bir fayda sağlama vardır. Burada mesela bu arkadaşımız ne yapmış? Yani Harry Potter web sitesi çok tuttu diye. Bir de kitap yayınlamış üstüne. Ne yapıyor? Bir şey tuttu diye ondan faydalanmaya çalışıyor. İşte bu tarz durumlarda ne diyoruz? Cash in on. Nasıl? Şu ana kadar yedide kaç yaptınız? Totalde on beş. Sonucunuz? Çok merak ediyorum. Gerçekten bana haber edin yorumlarda. Gelsin. Number eight. We have a new finance director … on board next Monday. Ne gelecek? Going, coming, beginning. Go.

 

Cevabımız coming on board. Coming on board. Ne demek bu? Bir ekibe katılmak anlamında arkadaşlar coming on board ifadesini kullanıyoruz. Mesela new teachers coming on board dediğimde yani new teachers are joining our team. Yeni öğretmenler aramıza katılıyor anlamında. Aşırı coming on board. Aşırı duyuyorum. Kaçmaz. Hiç şaşmaz. Dokuz. The salesman said your new cell phone plan will start as soon as you sign on the … line. Ne sizce o boşluk? Spotted, dotted or solid? Arkadaşlar sizce bu ne? Bunu biraz tahmin edebilirsiniz belki. Cümleyi anladıysanız.

 

Cevabımız on the dotted line. Dotted line. Arkadaşlar dot nokta demek. Dotted line ya noktalı yere imzayı attığında. Şimdi yeni sözleşmemiz telefon hani sözleşmemiz biz de yapıyoruz. Faturalı, faturasız, cancın. İşte yeni sözleşmen oraya hani imza attığında başlayacak. Zaten biraz literal yani kelimeden anlaşılır bir anlamı var kalıbın. Yani resmi olarak bir şeye katılmak. Okey demek. Demek. Okey mi? O yüzden demek demek. Resmi yere yani oraya imza attığımızda anlaştık bitti. To formally agree. Yani resmi olarak katılmak anlamında ne kullanıyoruz? Sign on the dotted line. Tamam mı? Fiziksellikten ziyade katılmak anlamında kullanıyoruz. Tabii fiziksel de zaten imza alanında oluyor. Peki geldik 10a. Telco strategy of expanding quickly overseas is right on the … money, cash, dime. Sence ne olacak cevap? Go.

 

Arkadaşlar bunun cevabı anlamı sizi çok şaşırtı. Çok şaşırmaz mısınız? Evet diyorsanız cevabımız on the money. On the money evet. Yani telconun bu genişleme hani uluslararası overseas dediğimiz dünya çapında. Yani genişleme stratejisi is right on the money. Yani tam parasında mı? Paraya mı bağlı? Hiçbiriyle alakası yok. Doğru demek. Tam kararında. To be accurate. To be correct. Yani doğru karar demek. Çok ilginç değil mi? Parayla hiç alakası yok. On the money deyince evet doğru anlamını anlıyorsunuz. Mesela biriyle aynı fikirdesiniz. Evet doğru demek istiyorsun. You are on the money diyebilirsin. Arkadaşı biliyorsa bunun parayla hiç alakası olmayacağını hemen anlayacaktır. Bilmiyorsa bu videoyu ona gönder. 11 gelsin. Angela is the star of her high school play, the captain of the sports team and the president of her class. Her parents think she’s spread herself to ….

 

Nedir o? Wide, thick, thin. Sence ne gelir boşluğa? Bu da biraz şaşırtabilir seni. Spread herself too thin. Arkadaşlar çok sevdiğim bir kalıp benim bu. Spread yourself too thin. Yani too thin, ince demektir normalde. Ama burada spread yourself too thin deyince kendini her yere yaydın. Oraya gidiyorsun, dans kursuna gidiyorsun. Benim hayatım bu. İşte spora gitmen lazım, yemek de pişirmen lazım, evi de temizlemen lazım. Her şeyi yapmaya çalışıp queen olup, kral olup ne yapıyorsun? Hiçbir şeye yetişemiyorsun. Ve bu şekilde ne yapmış oluyorsun? You spread yourself too thin. Çok yayıldın yani. Anlaştık mı? Çok fazla aktivite yaptığında biri bunu kullanıyor. Gelsin number 12. Discussing politics at the workplace is … with fire. Hani bunu tahmin edebilirsiniz belki cevaplar. Starting, toying, playing. Ne olacak sizce cevap? Cevabımız playing with fire arkadaşlar.

 

Arkadaşlar ateşle oynama diye şu an aklıma o şarkı geliyor. İngilizce'de de I'm on fire. O şarkı var ya o geliyor aklıma. Playing with fire arkadaşlar. Yani çok riskli anlamında. Bir şey riski yerine you are playing with fire diye bilirsiniz. Ateşle oynuyoruz tamam mı? Riskli işler. Number 13. Brian sent in his application to Harvard Business School last month. Now the ball’s in their …. Court, office, side. Ne olacak sence? Bu da biraz tahmin edilir. Top var ortada. Cevabımız now the ball is in their court. Bayıldığım bir ifade yine benim. Top onların sahasında. Onlarda. Yani sen başvurunu yaptın. Artık karar. Artık diğer aşama. Harvard okulunda değil mi? İşte bu durumlarda ne yapıyoruz? Biz elimizden geleni yaptık. Devamını Allah'a havale ediyoruz. Ne diyoruz? The ball is in God's court. Allah'ın alanında artık. Bu şekilde arkadaşlar çok kullanılan bir ifade. Number 14. Hopefully our company's creative new advertising campaign will give us a leg … on our competitors. Nedir bu leg? Over, above, up.

 

Cevabımız to givew someone’s a leg up. Up, leg up. Bacağımızı kaldırdım ama göremediniz. Yeterince kaldıramıyorum demek ki. To give someone a leg. Bu da yani birinin ayağından tutmak. Biz hani kolundan falan tutarız deriz. Ama yardım etmek. Birinin gelişmesine yardım etmek anlamında. Şimdi bu örnekte ne diyor? Yani bu yeni reklam stratejileri şirkete, rakiplerimizden gelişmemize yardımcı olacak. Onlardan daha iyi olacağız anlamında. Ne diyoruz? To give somebody a leg up. Mesela belki senin bir yeteneğin, belki öğrendiğin bir şey, belki birisi, mesela ablan sana yardımcı olacak, abin yardımcı olacak. My sister gave me a leg up in the math test. Diyebilirsin mesela. Gelsin on beşincimiz. Çok merak ediyorum kaçta kaç yaptınız. On beşte sıfırda olabilir. On beşte on beşte olabilir. Wow. Hadi bakalım. The 2006 remake of All the King’s Men pales … comparison to the original film.

 

Ne gelecek? Boşluğa. In, on, with. Cevabımız pales in arkadaşlar. Pales in comparison to. Yani biriyle bir şeyle kıyaslandığında soluk kalması. Daha az önemli gözükmesi. Arkadaşlar bu örnekte pales zaten soluğup gitmek ya da böyle solgun renkli tenli insanlara da pale açık anlamda kullanıyoruz. Pales in deyince yani onunla kıyaslandığında daha az önemli gözüküyor. Burada da All the Kingsmen filminin 2006 versiyonu. Orijinalinin yanından olmuş. Kötü kalmış, önemsiz kalmış anlamda kullanabilirsiniz. Evet arkadaşlar on beş tane Amerikan İngilizcesinde özellikle çok sık kullanılan kalıbı öğrendiniz. Kaçta kaç yaptınız? Lütfen bana yorumlarda haber edin. Çok merak ediyorum. Hiç birini bilmiyorsanız bile hiç sorun değil. Mükemmel bir şekilde bugün bu videoyla on beş kalıp öğrenmiş olduk. Kanalımı faydalı bulduysan sevdiklerini de paylaşmayı unutma. Kendine çok iyi bak. Hoşça kal. Hoşça kal.