Reported Speech Konu Anlatımı - İngilizce Gramer Öğren!

Feb 17, 2025

Dedikodu yapmayı sever misiniz? Ben çok severim. Dedikodu illa yaparız. O yüzden dedikodu yapmak istiyorsanız İngilizce'de öğrenmek zorunda olduğunuz bir konu var. O da Reported Speech. Reported Speech. Biri bir şey dedi, onu aldık hemen başkasına yumurtluyoruz. Tamam mı? İşte o yüzden birinin söylediği şeyi ister dedikodu olsun, ister bilgi paylaşımı, bilgi aktarımı, haber etmek, bilgiyi paylaşırken Reported Speech konusunu aşırı kullanıyoruz arkadaşlar. Bugün size bu konuyu anlatacağım. Eğer beni ilk defa görüyorsanız ben İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa'da öğretim görevlisi Merve Erçin, Lingua Matik’in kurucusuyum. Senin de İngilizce öğretmenin. Bu tanımı artık ezbere yapıyorum. Hadi bakalım. Hazırsanız başlıyoruz. Reported Speech'de çok önemli bilmeniz, kavramanız gereken bir olay var. Cümleyi alıp bir derece pasta atacağız. Her zaman. Şimdilik her zaman diyeyim. Ayrıntıları var ama her zaman. Yani cümlen eğer present simple'sa onu al, bir derece geri taşın. Yani ne olur?

 

Past simple. Eğer cümlen past simple'sa al bir geri ne olur? Past perfect olur. Eğer cümlen past perfect'se bir derece geri alınır mı? Alınmaz çünkü İngilizce'de daha da zaman yok. O yüzden past perfect aynı kalır. Yani mantık hep bu şekilde olacak arkadaşlar. Eğer onu bir derece pasta alabiliyorsan al, alamadığın durumlarda da aynı bırak. Tamam mı? Okey. Mesela can bir derece past ne olur? Could. Could'lu olsaydı cümle bir derece past olur mu? Olmaz. O yüzden could'u bırak. Mesela will ne olur? Would. Ama would varsa cümlede bir derece past olamaz. Would kalır. Yaşasın. Çok kolay. May bir derece pastı ne? Might. Might'ın bir derece pastı ne? Yok. O yüzden aynı kalır. Should. Bir derece pastı ne? Var mı? Var mı? Yok. O yüzden should, should diye kalır. Bakın mantık hep bu şekilde olacak.

 

Hepsine size örnek vereceğim. Hiç merak etmeyin. Şimdi hazırsanız bir tane present simple örneğiyle başlayalım. Biri diyor ki ben I like shopping. I like shopping. Şaka bir yana hiç sevmem. Ben de diyorum ki onun dedikodusunu, bilgiyi aktaracağım karşı tarafa. She said that she liked shopping. Niye cümle mi? Bak ne yaptım? Present simple'dı. Bir derece geri attım. She liked dedim. Bu arada gördüğünüz gibi orijinal cümlem I like shopping değil mi? I. O cümleyi söyleyen I diye diyor. Ben onu report ederken ne yapıyorum? Cinsiyete göre he, she. Adapte ediyorsun tamam mı? O yüzden she said that she liked shopping. Okey? Yani bir derece pastı. Aslında ziyade gördüğünüz gibi öznelerin ne olduğunu pronouns diyoruz. Özneleri işte pronounların hepsini adapt edeceksin. İşte my ne olacak belki? Her olacak. Tamam mı? Reported speech böyle bütün eski öğrendiklerinizi bir araya getiren bir konu.

 

O yüzden eğer mesela zamanlarda, pronounlarda zorlanıyorsanız YouTube kanalımda o arama çubuğuna zorlandığınız konunun adını yazın. Aynı ekranda gördüğünüz gibi orada videolarımı göreceksiniz. Onlara da ayrıca çalışabilirsiniz. Özellikle tenslerde zorlanıyorsanız muhakkak, bakın tensler üzerine çok fazla videom var. Onlara muhakkak göz atın. Gelelim diğer örneğimize. I'm leaving tomorrow. I'm leaving tomorrow. Bu cümleyi nasıl yapalım? She said that she was leaving the following day. Ha ha. Tomorrow da değişti. She said that she, because I ne oldu? She oldu. Bir derece pas aldım. Am leaving. She was leaving oldu. Ve tomorrow zaman kelimesi olarak the following day oldu. Ama bunun mantığı var arkadaşlar. Şimdi şöyle düşünün. Bu cümleyi söylediğindeki yarın, yarın mı? Değil. Belki iki ay önce bu cümleyi biri bana söyledi. Ve ben bunu iki ay sonra report ediyorum. O yüzden tomorrow dediğinde mantıken anlam hatası oluyor değil mi?

 

O yüzden the following day demen lazım. He, hocam eğer yarın yarınsa, şöyle düşün. Annemi aradım. Yarın bana geleceğini söyledi. Ben de atıyorum, arıyorum kız kardeşimi. Annem bana geliyor yarın dedim. E yarın hala yarınsa aynen tomorrow diye bırakabilirsin. Ama eğer bunu bilmiyorsan şeyde fayda var. Yani the following diye değiştirmekte fayda var. Zaman kelimelerinin nasıl değiştiğini size ayrıca anlatacağım. Hiç merak etmeyin. Şimdilik bir devam edelim. Sevgilim bana demişti ki I will always love you. Yalanlar. I will always love you. Ne olacak? He said that he would always love me. He said that he would always love me. Will ne oldu? Would oldu. I, he oldu. Ve you, me oldu. Gördüğünüz gibi bu pronounlar değişti. Zaman değişti. Always değişmedi. Çünkü always bir zamanlık. Zaman kavramı değildir.

 

Hani yarın, bugün gibi değil de genel bir ifade olduğu için sıklık zarfları always, sometimes, rarely bunlar değişmesine gerek yoktur. Tamam mı? Evet, artık biliyorsunuz reported speech konusunda zaman ifadelerini değiştiriyoruz haber ederken. Şimdi bunun da mantığı olduğunu, cümlenin söylendiği zamana göre ne, zaman reported edildiğine göre lütfen değişebileceğini aklınızda tutun. Ama şimdi gelin size en sık kullanılan zaman ifadelerini ve onları nasıl temelinde reported speech'te kullanacağınızı söyleyeyim. Mesela now, ne olacak arkadaşlar? At that time. Ya da then. Yani o zaman. Şimdi sana biri şimdi dediyse ne oluyor senin için? At that time. Ya da then. Today ne oluyor? Today, that day. O gün. Ya da direkt gününü söyleyebilirsiniz. Mesela belliyse on Monday, on Tuesday. That, those çok kullanılır. Hem zamansal hem konumsal mesafesel uzaklıklarda that ve those çok kullanılır. O yüzden today, that day.

 

Ya da yine her zaman dediğim gibi hani o gün ne kastetti mesela? Pazar mı? On Sunday de diyebilirsin. Tonight ne olacak? Tonight, that night. Ya da last night olabilir. Ya da yine aynı mantıkta işte Sunday night, on Sunday night diyebilirsiniz. Tomorrow ne olacak? Tomorrow. Geleceğe dair şeylerde genelde de following diyebilirsiniz. Mesela the following day. Ya da the next day. Değil mi? The next day. Ya da direkt. Mesela yarın Cuma ise direkt on Friday diye günü söyleyebilirsin. Yesterday ne olacak? Yesterday the previous day. Unutma gelecek ifadeler için the following ya da the next. Geçmiş ifadeler için the previous'ı kullanırsan sırtın yere gelmez. Ya da arkadaşlar the day before. The day before. Hani dünden önceki gün anlamında bunu da kullanabilirsin. Bak last night dedi biri. Last night. Ne diyeceğim? The night before.

 

Hani bir önceki gece. The night before. Ya da the year before. Hep bu şekilde aynı mantıkla adapte edebilirsin. The last diyorsa ne olacak? The previous de diyebilirsin. O yüzden last night, the previous night de olabilir. This week ne olur sence? Ha tahmin et. This yakın saldır. That week. That week. O hafta. Ya da tabii ki last week de olabilir. Değil mi? Hani konuşulan zamanda o hafta geride kaldıysa last week. Last month. Last month. Geçen ay anlamında ne olacak? The previous month. Ya da az önce verdiğim kalıpla the month before. Bakın görüyorsunuz değil mi? Nasıl adapte ediyorum? Next year ne olur? The following year. Ya da direkt yılı ifade edebilirsin. Mesela in 2000, 2025. Gördüğün gibi arkadaşlar aslında senin için kilit olan birkaç ifade var. Neymiş bunlar?

 

The following, the next, the previous ya da last gibi. Bir de ne var? The day before, the night before, the year before gibi. Hani onları kullanabilirsin before ile. Bu kadar. Ya da direkt mantıken gününü ya da yılını söyleyebilirsin. Anlaştık mı? O zaman devam ediyoruz. Şimdi gördüğünüz gibi reported speechleri yaparken arkadaşlar said çok kullanıyorum. Neden? O dedi ki, bu dedi ki. Said ve tell o da anlatmak, söylemek demek. Bu bizim en sevdiğimiz iki fiil olacak. Say ve tell. Bunları bol bol kullanacaksınız. Çünkü en çok bunları tercih edeceğiz. Tamam mı? Ardından da that diye koyuyorsun. That ama optional. Bunu kullanmak zorunda değilsin. İster söyle ister söyleme. He said he would always love me. He said that he would always love me. That kullanmak zorunda değilsin. O yüzden genelde parantez içinde yazılır kitaplarda işte gramer anlatan şeylerde.

 

Çünkü zorunda değilsindir. Anlaştık mı? Reported speech yaparken genelde say ve tell fiilini çok kullanırız. İkisi de söylemek, demek anlamında. İşte o yüzden cümlelerimize genelde kim ne dediyse onunla başlayacağız ve şöyle gidecek. He said that. She told me that gibi. Sonrasında ardından gelen o ana cümleyi bir derece pasta alarak yapıştıracaksın. Tamam mı? Reported, speech'in mantığı hep böyle olacak. Okey. Bir de şu cümleye bakalım. I passed the exam. I passed the exam. Bunu ne yapacağız? Bir derece aldık geçmişe. I passed the exam. Ne olacak? He told me that he had passed the exam. Passed the exam. Passed simple. Ne oldu? Passed perfect. I've forgotten my keys. Anahtarlarımı unuttum. Bu ne olacak? Present perfect. Passed perfect olacak arkadaşlar. Yani she told me that she had forgotten her keys. Gördünüz mü?

 

She'yi her'ü nasıl adapte ettim? Bunun ezber yolu yok. Kim neye göre report ettiyse anlama odaklanabilir. Anlarak karar vermeniz lazım. Yani belki söyleyen erkek, belki söyleyen kız hani onu kim kime neyi söylüyor? Onu iyi anlamanız lazım. Yoksa dedikoduyu yanlış taşırsınız. Tamam mı? Hadi bakalım. I can't come. Ne olacak? She said that she couldn't come. I may be late. Nasıl olur? She said that she might be late. I must go. Bu nasıl olur? Bu biraz belki kafanızı karıştırabilir. Must'ın geçmişi arkadaşlar had to olabilir. Had to. Hani bizim fiilimiz have to vardı ya. Have to must'la aynı anlamı benzer, çok benzer anlamı verdiği için reported speech ile must'ın pastı olarak had to kullanıyorsun. Eğer cümlen have to'ysa yine had to diyorsun. Tamam mı? Yani unutma. Can, could oluyor.

 

May, my, might oluyor. Must, had to oluyor. Bunun dışında arkadaşlar değişen yok zaten. Gerisi aynı kalıyor. Çünkü onların bir derece pastı yok. Might, might, should, should, would, would, could, could aynı kalıyorlar. Sadece az önce verdiklerim değişiyor. Şimdi arkadaşlar said ve tell arasında çok büyük bir fark var. Burada hata yaparsanız hocalarınız affetmez. Şimdi said'den sonra isim, pronoun dediğimiz, Edat'ta sanırım Türkçesi unuttum ama pronoun gelmez. Ne demek pronoun? Me, him, her, ona dedim, buna dedim, bana dedi falan var ya oradaki pronounlar gelmez. Yani mesela cümlemiz şu olsun. I am tired. Ben de diyorum ki she said me. Bunu diyemezsin. She said me diyemezsin. She said that she was tired. Bitti. İlla hocam ama ben illa kime söylediğini söylemek istiyorum diyorsan, ardından to getireceksin. She said to me that she was tired. Tamam mı?

 

Ama tell'den sonra arkadaşlar tell'den sonra illa pronoun gelecek. Bak bu anlamda zıtlar. Yani she told me that she was tired. Tell'den sonra da olmazsa olmaz. Şöyle olmaz. She told she was tired. Olmaz. Yani neymiş? Tell'den sonra illa pronoun gelecek. Said'den sonra gelmeyecek. İlla gelecek. Bence told kullan. Ama illa hocam say diyorsan say to me diyeceksin. Anlaştık mı? Say ve tell bizim en sık kullandığımız reported verbleri. Ama onun dışında başka şeyler görebilirsiniz. Mesela inform. Mesela kızım geç kalacakmış. Anne eve geç geleceğim dedi. Mesela ona dedi ki I am going to be late. Ben de diyorum ki she informed me that informed ardından pronoun alır. To be late. Ya da mention bahsetti. Biri konuşurken bahsetti. She mentioned that ardından almaz pronoun. İşte cümleni çevirdin. Yani say, tell, inform, mention rahat ol.

 

Bir sürü ifade gelebilir önüne. Unutma that optional. Bu arada arkadaşlar keşke dünya güzel bir yer olsaydı. Reported speech bu kadarla kalsaydı. Değil bu kadar. Çünkü report edilen ifade soruysa, emir cümlesi ise bambaşka yapılar oluyor. İşte soruysa iş baya bir değişiyor. Ve onu apayrı bir videoda size anlattım. Onu da part 2 olarak hemen bu videonun ardından izleyin. Çünkü ikisi olmazsa olmaz. Bu videoda düz cümleyi dedikodu yapmayı öğrendik. Diğerinde bir soru geldi. Aa bana şunu sordu, bunu sordu derken maalesef birazcık komplikeleşiyor. O yüzden muhakkak o videoyu da izleyin. Ardından rahatça dedikodu yapabilirsiniz. Benden öğretmemi istediğiniz şeyleri kibarca yazabilirsiniz aşağıya yorumlara. Bu videoyu nasıl buldunuz? Beğendiniz mi? Lütfen benimle yorumlarınızı paylaşın. Beni çok mutlu ediyor, çok motive ediyor yorumlarınızı görmek. Sizi çok seviyorum. Kendinize çok iyi bakın. Hoşçakalın.