YKS’ye Girmeden Önce MUHAKKAK İZLE! YKS’ye Gireceklere Öneriler
Feb 14, 2025
Lingua Matik'e hoş geldiniz arkadaşlar. Bugün size çok özel bir misafirim var. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa'da öğrencimiz olan Ümit Aslan. Bugün bizlerle harika bir muhabbet edeceğiz. Size çok fazla önerilerimiz olacak. Değil mi Ümit? İnşallah. Hadi bakalım, şöyle başlayalım. Güzel bir video diliyoruz. Aynen, inşallah. Ümit'ciğim tekrardan hoş geldin. Hoş bulduk hocam. Bize biraz kendinden bahseder misin? Elbette. Şu an Cerrahpaşa'da okuyorum. İngilizce Tıp Fakültesi bölümünde. Hazırlık senemdeyim. Zaten sizinle orada tanıştık. Daha sonra ne ekleyebilirim? YKS sıralamam. Ham sıralamam 139 sayısal. Yerleştirmem 556. Daha sonra ön plana çıkan özellik ise 89 OBP ile bunu yapmam. Harika. Şimdi bize biraz lise hayatından bahset. Elbette. Çünkü normalden farklı bir gidişat izlemişsin ve çok güzel bir skor yapmışsın. Hadi bakalım bize biraz liseden bahset. Şöyle bahsediğim sürecin başından itibaren 9. sınıfın ilk dönemi okula gittim. Ondan sonra COVID patladı.
Ve 9. sınıfın ikinci dönemi ve 10. sınıf komple açık öğretimdeydi. Açık öğretim değil de online gitti. COVID'den dolayı. Benim neslim genel olarak öyle gitti aslında baktığımda. Ondan sonra 11. Kaç yaşındaydın? Yaşını söylemedik. Şu an 18 yaşındayım. 2005'deyim. Bu videoyla da birçok kişiye yalan söylediğim ortaya çıkacak ama. Daha büyük mü gösteriyorsun? Daha büyük söylüyordum. Neyse tüh. Çalışma hayatından dolayı mı? Nasıl söyleyeyim? Büyük gösterdiğimi söylüyorlar falan. O yüzden. Sen de ona uyumlu diyorsun. Genel takıldığım insanlar daha büyük olduğu için aynen uyum gösteriyor. Gerçekler burada ortaya çıkıyor. Daha sonra 11. sınıfın ilk dönemi okula gittiğimde ufaktan bir açık öğretime geçme kararı almıştım. Onun sebebi de şöyle. Kütüphaneye gitmeye başladığım dönemdi benim 11. sınıfa gitmem. O süreçte de sabah gittiğimde de gördüğüm insanlar, akşam gittiğimde de gördüğüm insanlar aynı kişilerdi. Orada da şu yorumu yaptım.
Bu adamlar geliyor sabahları akşama kadar ders çalışıyor. En az 10 saat, 11 saat ders çalışıyorlar. Bundan dolayı şöyle bir kanaate vardım. Ben kendi okulundayım. Ben kendi okuluna giderek okulun benden aldığı zamanla bana verdiği eğitim kalitesi bir olmadığından ötürü kendi okuluma giderek öyle bir sarılma yapamayacağımı düşündüm. Çünkü çok güzel çalışıyorlardı. Çok uzun saatler çalışıyorlar. Eğer bunu mantıklı, verimli bir şekilde kullanırlarsa cidden benim şu an yaptığım gibi çok güzel yerlere gelebilirler insanlar. Daha sonrası düşününce aslında 12. sınıfa geçecektim. Bunu tekrar tekrar görüp maruz kaldığımdan ötürü artık kendimi tutamayıp 11. sınıfın 2. döneminde açığa geçtim. Okey açığa geçtin. 12. sınıf tamamen uzaktan evinde okudun. Evet aslında şöyle oldu. Lisenin sadece bir yılı yüz yüze gittim. Lise hayatını biraz kaçırmış oldun ama maalesef. O koronadan dolayı artık hepinizi anlamadım. Umarım üniversitede tadını çıkartırız. Aynen inşallah çıkartırız.
Peki 12. sınıfta dershaneye gittin mi? Yok dershaneye gitmedim. Ben dershaneye de gitmedim 12. sınıfta. Özel ders falan da almadım. Onun dışında her şeyi kendim YouTube'dan hallettim. YouTube'dan hallettin. Harika. Çok güzel bir üniversite aslında YouTube değil mi? Kesinlikle öyle. Aynı görüştüğüm. Ben de en sevdiğim sosyal medya platformu gerçekten. Okula gerek kalmıyor. Eğitimciyiz ama bilinçli bir öğrenci olursak bilinç çok önemli. Yani düzenini sokup her şeyi istediğin gibi çalışabilirsin yani. Şöyle bir eksiği oluyor o öğrencilerinde sadece YouTube üzerinden giden en azından kendi açımdan söyleyeyim. Evet konuları dinliyoruz. Soru çözümüne geldiği zaman soruda çözüyoruz. Ama takıldığımız yerde O soruları kime soracağız? Kime soracağız? O soru işaretlerine nasıl giderceğiz? Benim şöyle bir avantajım vardı. Çalıştığım kütüphanede bir sürü KPSS'ci vardı. Şu an en yakın arkadaşım matematik öğretmeni olması gibi. Ona da merhaba burada.
Benim sorucuma merhaba hocam falan. Sana da. Bana yardımcı olduğundan yapsanız. Kesinlikle. Şu anda en yakın arkadaşlarımdan biri. Takıldım mesela. Kütüphanede çalıştığın için bol bol orada sorabileceğin insanlarla tanışmaya başladın. Kesinlikle öyle. 3 tane edebiyatçı tanıdığım var şu an. Bir tane matematikçi var. Efendim adına kimseye soramadım. O ayrı mesele değil. Kendin çaldın onlara. Evet. Onda da çok sağ olasın hocama da. Çok teşekkür ediyorum. Lise hocam. 11 yıl sonra tanıştığım hocam. Fizik hocamdı kendisi. Ama ona aynı zamanda geometrik soruları da atıyordum. Fizik soruları da yeri geliyordu. Matematik soruları bile atıyordum. WhatsApp'tan atıyordun. Evet. Ve sağ olsun anında cevap veriyordu. Bir ödevi hocam vardı. Naci hocam. İsimlerini söyle aynen. Evet Naci hocam. Teşekkürlerimize iletelim. Evet kütüphanedeyim. Soru atıyorum hocaya. Hoca beni arıyor. Anında arıyor. Hani bu çok müthiş bir şey. Hani o okulda okunmayan bir öğrenci.
Bulmuş en iyi şeylerden biridir yani bana kalırsa. Barcılar'da bir devlet lisesinde okudun. Evet. Nitelikli bir okul olarak geçiyor. Şu an %10'u yaklaşık 10 veya 11 tarzında bir şey. Ama çok iyi bir okulda değil. Kötü bir okulda değil. Hani okulundaki hocalar cidden iyiydi. Hocaların özelliği. Öğrenci kalitesi maalesef ki dipdikçe düştü. Tamam. Peki şimdi yalnız başına açıktan okuyarak uzaktan çalışıyorsun. Bu çok zor bir şey. Kesinlikle. Yani tek başına hele ergen deyince biraz adı çıktı ergen kelimesinde. Ama özellikle ergenlik döneminizde yani daha kendinin farkında değilken bir de böyle bir sınavla. Çok zor bir şey aslında bu. Yani gerçekten o dönemde nasıl kendini disiplin ettin? Nasıl başardın? Nasıl program oturttun? Canın çalışmak istemediğinde nasıl kalkıp çalıştın? Onları merak ediyorum. Çok güzel. Öncelikle tek başına dediğiniz kısımda şöyle bir şey söyleyebilirim. Ben açık öğretmenlik bir arkadaşımla daha geçtim.
Kenan diye bir arkadaşım vardı. Ortaokul bir arkadaşım. 8 yıl falandır arkadaşız yani biz beraber. İkimiz geçme kararı aldık. Çünkü ikimiz de şunun farkındaydık. Eğer tek başımıza geçersek bu çok zor olacak. Sıkıldığımızda biri düştüğünde bir diğeri onu kaldırması gerekiyor. Kesinlikle. Gibi gibi. Daha sonra süreç içerisinde insanlarla da tanıştım kütüphanede. Hani aslında kütüphane bir nevi benim kendi okulum oldu. O zaman özellikle açıktan okuyan çocuklar ya da belki okuldan devam etse bile kütüphane onlar için çok güzel bir ortam olmuştu. Kesinlikle öyle. Zaten şu an açığa geçmek çok zor. Açığa geçmeyin önüne geçtiler. Bana kıyasla yapmamaları gereken bir şeydi ama tabii herkes okuldan uzaklaşınca hep böyle bir karar aldı. Ben de aynı görüşteyim aslında. Yani bir birey kendi başına bu bilgileri edinerek hazırlanabilen aslında. Kesinlikle öyle. Tekrar soracağınız soru eğer gelirsek düştüğümde nasıl kalktın?
Bir kere ben tıbbı çok istiyordum. Zaten 9. sınıf ortamım benim 72 bu arada. Hani lise hayatında sorusuna tekrar dönecek olursak 9. sınıf ortamım benim 72. Neden tıp istiyordun? Var mı özel bir sebebi? Özel bir sebebi aslında küçüklüğümden beri ailem bana hep doktor doktor diyerek büyüttü beni. Mesela ben de küçükken hep doktor olayım diyordum. Çünkü annem beli ağrıyordu. Diyordum ki ben büyüyünce annemi iyileştireyim. Anladım. Sizin biraz duygusal bir olarak. Senin öyle bir şeyin var mı? Zaten duygusal olduğu için olmadığın güzel bir şey oldu. Olabilir. Yanlış. Benim şöyle söyleyebilirim. Hani izlediğim filmlerin etkisi oldu. Marvel'ın filmleri olsun falan. Hakikaten etkisi oldu. Yalan yok. Doktor karakterleri özellikle öyle mi? Evet. Doctor Strange hayranıyım. Anlıyormuş. Ama hakikaten öyle çok seviyorum Marvel'ın filmlerini. Kaç yaşında izledin onu? Hocam bayağı oldu. Hani nasıl söyleyebilirim?
Zaten 9. Bu arada çok sevdiğim bir belgesel var. Hastane İstanbul. İstanbul Hastane. Tarzında bir belgesel var. Mesela 10. sınıfta yanlışım yoksa sabahları 10. sınıfta kastım şu arkadaşlar. Evet 10. sınıfta da ders çalıştım. Hatta 9. sınıf ortamım 72 olduğu için. Hani orada 9. sınıfın sonuna atıp istemeye başladım. Bundan ötürü çalışmam gerektiğinde farkındayım. Niye? 72'de ultra yüksek bir puan değil. Güzel. Değil mi? Evet. Yani. Düşük diyecektim kızarsın dedin. Yok düşük bir puan. Yok cidden düşük bir puan. Onda sebebi şu. Ha tamam birçok kişinin belki 72 olan ortalaması da vardır. Belki daha düşük olan kişiler de vardır ama. Evet kesinlikle. Derece isteyen. Ben 9. sınıfın daha sonunda 72 ortalama hesabı iken şunu diyordum kendi kendime. Ben YKS sınıfına ilk 100'e girmek istiyorum. İlk 200. İlk 100. İlk 100 hedefim mi ilk 100'de? Giremedim.
Başaramadım falan. Sorun değil. Neyse. Hedefim ilk 100'e girmekti. Ben bunu daha kendi arkadaşlarımın söylerken bile arkadaşlarım bana şunu dedi. Ya bir git işine hani hesabı. Dalga geçiyorlardı şakalaşıyorlardı. Tabii alınmıyordum ama yani şakalaştıkları için. Türkiye'de öyle bir algı var ya dalga ama şaka yaptığını sanıyor ama aslında çok negatif bir etkisi var. Oldu ya maalesef. Evet evet seni çok iyi anlıyorum. İnsanlar bir şeye full konsantre olmaya çalışırken dışarıdan gelen tepkiler diyeyim maalesef getiriyor bizleri. Peki ilk 100'e girme hedefini her yerde sesle söyledin. Her yerde söyleyemiyordum. Her yerde değil. Diyecektim hani söylemeli miyiz söylememeliyiz öyle de bir olay var ya. Önce arkadaş ortamında söylemeye başladım falan. Sonrasında. Bir nabız yokladı. Evet bir nabız yokladım. Tepkiler aldım falan. Sorun yok. Ondan sonra ufak bir sessizce kendimi ölçmeye başladım. Derece öğrencilerini kendim de izledim.
Çok sevdiğim derece öğrencileri de var. Hatta sonrasında tanıştım. Şu an derece yaptık da insanlarla tanışma hani 2-3 sene önce sizi izliyordum. Ne kadar güzelmiş şu an. Hayır YouTube'dan onları önceden izledim böyle kendimi hedef gibi. Evet kendi kanalımı da izliyordum. Birkaç videosunda denk geldim falan. Geçen gün Cerrahpaşa mesela gittim Cerrahpaşa'ya. Cerrahpaşa da okuyor zaten kendisi de tutup okuyor orada da. Cerrahpaşa'ya gittim de arkadaşımla şu muhabbet geçti aramızda. Şey dedim arkadaşıma. Kanka çocuk aşağıda ders çalışıyor şu an falan. Neyse çıktık aynen vav falan. Çıktık dışarı arkadaşım bana şunu dedi. Kanka sen onu geçtin haberin var mı diyor. Daha iyi oldun. Aynen daha iyi oldum falan hani hesabı. Tabii yine de baş tacılar hepsi de. Çünkü hepsi bize bir şeyler kattı. Birçok YouTube kanalı var diyebilirim. Mesela Barış Hoca var biyoloji adına.
Sonrasında tanışma imkanı yakaladım. Şu an kendisi bir anlatım hocası diyeyim. Çapa'da bir çalışıyordu da şu an başka iş seçeceği falan gitti de. Adam doktor olmasına rağmen gelip bize konu anlatıyordu. Bu kimsenin kolay kolay yapmayacağı bir şeydir. Sen bunu YouTube'da bulup YouTube'dan değerlendiriyorsun. YouTube'u kullanırken takip ettiğim bir düzen var mıydı? Yoksa hani mesela konu yazıp YouTube'dan o konuyu çalışıp hani öyle konulara göre mi gittin? Hani o konuda bir önerin var mı? YouTube'u nasıl? Nasıl düzenli kullandın? Çünkü çok büyük bir kütüphane hani. Onu nasıl düzene soktun acaba? Sürecin başlangıcında şöyle oluyor. Bir konu var. O konuyu yapamıyorsun veya dinlemek istiyorsun. Tabii ki de o konuyu ilk başta YouTube'a yazıyorsun. Arama sekmesine yazıyorsun o konuyu. Daha sonra çıkan hocaları dinliyorum. Fark etmiyorum. İlk başta her birini dinledim. Şu an YouTube'dan hemen dinlemediğim hoca yoktur.
Evet dediğiniz gibi. Hangisi bana hitap ettiyse sonrasında yavaş yavaş sanki onunla bağ kurmuşum gibi. Kesinlikle. Bir hoca seçip kendimize yolumuza devam ediyoruz. Tabii ben birkaç hoca seçtiğim de oluyordu. Mesela matematik adına iki hoca, üç hocadan gittiğim oluyordu. Biyoloji adına bir hocadan bitirip bir de bir diğer hocadan dinleyeyim. Bakayım o neyi anlatıyor? Veya bundan farklı olarak neyi anlatıyor deyip ondan dinlemişliğim de var. Hani öyle gidiyor ilk başlarda. Peki şeyi merak ediyorum. Kaynakları nerede? Yani bir kaynak aldın değil mi? Kaynak şöyle. Almadın. Evet kaynak aldım. Yok o kadar değil. Almadın ama kalp kırsık. O kadar değil. Kaynak aldım. Evet ama şöyle bir gerçek var Türkiye'de. Çok zengin, zengin beldenin çocuğu değilim. Bundan ötürü istediğim her kaynağı alabilecek seviyede değildim yani. Öyle bir gerçek vardı. Telegram sayfaları var. Kaynakların pdf'i bulunan telegram sayfaları.
Telefondan açıp kendim yanımda sadece kağıtlardan. İllegal şeyler bunlar yapmalıyız ama. Hakkı giriyor biraz. Elimizden geldiğince evet. Ama şöyle bir gerçek var. Karşılayamıyorsak. Karşılayamıyorsak. Hani madde gücü iyi olmayan biri başka nasıl kaynaklara ulaşabilir ki? Nasıl diğer derece öğrencilerine çok fena çalışan, özel okullara giden öğrencilere, dershanelere giden öğrencilere dişebilir ki? Evet. Şimdi kaynak deyince aklıma benim de şey geldi. Zaten ben Ümit'i okulda benim aslında kendi sınıfımın öğrencisi değildi. Başka bir hocamızın tesadüfüyle karşılaştım. Ayaküstü 1-2 dakika konuştuk değil mi seninle? Evet. 1-2 dakika içinde kendimi gördüm net. Yani mesela kaynak konusunda benim de mesela böyle benim mi acılı yaram ablamın mı bilmiyorum ama bizde bir tane kaynak var. Bu da dergi vardı. Yani 12 sayı falandı eski bir dergi. Ve kız kardeşim onun üzerine işaret demiyordu. O benden 1 yaş.
O onunla sınava girdi. İşte öğretmen listesini kazandı. Ertesi yıl ben onunla hafif işaret dediklerini silerek katlayınca arada yırtılırdı korkardım falan böyle. O 12 dergiden başka hiçbir şeyim yoktu. Hani YouTube yoktu hiçbir şey. Ve çalışma ortamım yani çok soğuktu. İnşallah bu video annem izlemez. Eminim üzülür ama. Yani şimdi bir odada sadece ısıtma soba var. Ve diğerinde herkes orada oturuyor. Televizyon var orada çalışamam. Mecbur kendim battaniyelerin altında parmağımı zorla çıkarırken o dergileri çözdüm. Çok iyi hatırlıyorum. O yüzden biraz da senin sınırlı kaynağın vardı onları buldun. YouTube vardı, kütüphane vardı. Resource olarak şu an. Biraz aile yapına girelim. Yani nasıl bir aile yapım var? Kaç kardeşsiniz? Nasıl bir ortamda? Okey kütüphanenin dışında evde neler olup bitiyordu acaba? Evde neler olup bitiyordu güzel soru. Öncelikle ben 5 kardeşim. Batmanlıyım. Tüm Batman'a sevgililerimiz. Batman'a sevgililerimiz.
Gitmesem de bir sene bir kere gitsem de. Bir kere mi gitsem? Bir kere gitme hayatımda. İnşallah bakalım. Öncelikle 5 kardeşim. Dediğim gibi. Babam ya da annem. Nasıl bir sosyokonomik halinden geliyorsunuz? Onu anlatayım. Babam veya annem öyle çok nasıl söyleyeyim eğitim hayattarı olan biri değil. En azından bizim bahsettiğimiz eğitim kısmından okul olarak. Okula gitmedi annem mesela okuma yazma bilmiyor. Ama videodan önce dediğim gibi annemin bana göre bilinç düzeyi okula giden eğitim gören birçok kadınkinden daha fazla üst düzeydi. Babam yine aynı şekilde okula gitmedi. Ama kendisi askerde okuma yazma öğrenerek şu an devam ettiriyor. İdam ettiriyor hayatını gibi gibi. Ne iş yapıyor baba? Babam kaynakçı. Kaynakçı. Kaynakçı ile meşgul. Hani araba kasaları diyeyim açayım konuyu falan. Bazen çalışıyor musun sen de orada? Çalıştın mı? Çalıştım oldu. Ben hayatımda birçok iş yaptım. Hani sayabilirim.
Markette kasiyerli, kirayonculuk. Daha sonra pet shopta işletme. Abiminki vardı işletti mesela. Kaç yaşında başladın çalışmaya? Çalışmaya kaç yaşında başladım güzel soru. 7. sınıfın yazında mı 6. sınıfın yazında mı? Hani şöyle aile zoruyla değil kesinlikle. Maddi gücümüz o kadar kötü de değildi. Sadece şuydu. Boş duruma insan bir kişiyle sahip değilim. Ve ailemde bir teşviği vardı. Bundan önce ilk başta çalıştığım yer tekstildi. Tekstilde mesela girdiğimde gördüm. Tekstil bana gazeteciden çok kötü bir yer. Şartlar çok kötü değil mi? Şartlar çok kötü bir yer. Bir de eğer bodrum katlı olan bir tekstilde çalışıyorsanız. Hava almaya çalışıyorsunuz bir yandan. Bir yandan işlerin kokusu, tozları falan filan derken. İçten çok zorlu bir iş. Onlara da çalışanlara Allah'tan kolaylık diliyorum. Ondan sonra çantacı çalıştım. Çanta imaratında çalıştım. Trend yolda affedersin ama ameliyat yaptım. Gibi gibi.
Onun dışında bu yazın bile gidip yine aynı şekilde birçok iş yaptım. Peki o lise döneminde özellikle bu çalışmalarını yaparken çalışıyor muydun bir yerde? Yoksa bıraktın mı orayı? Şöyle 10. sınıfın yazına kadar çalışıyordum. Ben ilk deneme netimi 10. sınıfın sonunda yaptım. Netimde 45'ti. Wow. 45. Yani çok düşükten çok yüksek. 45 netten. 2 yılda kaç netten? Kaç oluyor? 112,5. Wow harika. 45 net. TYT netiyle başladım. Yani şey çok güzel. Yani başlangıcının düşük olması. Çok güzel bir öğrenci. Şimdi başlangıç izleyen arkadaşlar bir sürü sınava çalışan öğrencimiz var YKS'ye. Şimdi o yüzden düşük başladığını bilmek bence onları özellikle motive edecektir. 45 yani. Zaten ne alanı söyleyeyim? Bu kanalı çıkabilme özgüvenine sahip olmamın sebebi de o. Evet tamam açık öğretmen yaptım öyle yaptım böyle yaptım. Ama eğer yine çok sağlam bir lisede okusaydım ne buraya çıkıp çıkmazdım.
Kendi çıkmazdım. Niye? Çünkü zaten çok güzel eğitim veren liseler var. Hani onun dışında zaten bana yapacak bir şey kalmıyor. Ama kendim direkt 45 net ile başlayıp bu seviyeye geldiğim için AYT'yi de fullediğim için kendime açıklama. Bu aynen peşimi mi veriyorsun? Evet. Bir tevazi çocuğumuz. Evet. AYT'de 80 net yaptım. TYT'de 112.5 net yaptım gibi gibi. OBP’m 89. Ön plan çıkan özellikler bundan. Şimdi veriyorum. Harikasın. 11-12'de çalışmayı bıraktın. Sınavlarına odaklanmak istedin. 45 netten sonra yavaş yavaş yükselerek öyle mi? Evet TYT'me odaklandım. Daha 11'in sınıfında 45 neti sahipken. TYT'ye odaklandım. 11'in sınıfı konularını kendim tutmaya çalışıyordum. Aslında asıl çalışma senem 11 ve 12. 11 ve 12'de tam olarak sınava çalışmaya başladım. Tamam şimdi bize tam olarak yani nasıl bir plan takip ettin?
Yani nasıl bir düzen bir eminim bir programın olduğuna kendince. O nasıldı? Onu biraz anlatsana. Öncelikle şöyle söyleyeyim. 45 neti sahipken nasıl geldim buraya? Ve şu an bir de birçok yanlış yaptığım noktalar da var. Evet onlar da. Belki sorarsınız ama hani farklı farklı şekillerde çalıştım. Her şekil denedim. Ne gibi farklı şekiller? Bir günde 12 saat boyunca burası çalışma saatim oluyor. 12 saat boyunca matematik çalıştığımı da biliyorum. Akşam beynim zonkluyordu artık. Günde 12.5 saat ders mi çalışıyordun? Bir günde ders çalışma saatim 10 saatin üzerinde dediğim. Ama ortalama 12 saati bulduğu çok fazla oluyordu. Bana normal bir günün saatlerini söylesene. Sabah kalktın. Sabah kalktım. Kaçta? Kaçta güzel soru 7.30'da kalktım. Çok yapmasam da kahvaltımı yaptım varsayalım. Kütüphane evime yakındı. Ondan sonra kahvaltımı yaptım. 8'de kütüphane mi sildin? 8.30'da açılıyor kütüphane.
Ben huy olarak açılışta gitmeyi çok seviyorum. Açılıştan bir yarım saat sonra. Evet bomboş. En azından istediğim masaya oturuyorum falan. Açılıştan bir yarım saat sonra gitsem kendimi nasıl söyleyeyim? Kötü hissediyorum. Bunun sebebi bana kalırsa timde insanlar çalışıyor oluyor ya. O beni etkiliyordu yalan yok. Onlar başlamış gibi. Başlamış aynen. Ben daha deneme başlamamışken. Bu özellikle sınava yakın bir dönemde. Şey diyorlar arkadaşlarım. Ümit sen geldin ama biz TET Türkçe yaptık bile falan. Çok tatlı bir yarış olmuş aramızda. Kesinlikle. Ben de şöyle diyeceğini sandım. Saat 8.30'dan sonra vakit harcıyormuş gibi de. Öyle desen daha iyi olurdu. Kıyaslama olur mu? Yok yok. Belki de o rakiplik ama sizi bu kadar motive etti değil mi? Yani o kütüphanedeki ortam. Ufak tatlı rakiplik. Evet tatlı olacak. Ve o rakipliği de o kısımda da şunu unutmamak lazım.
Sizin sınavdaki rakipleriniz o arkadaşlarınız değil. Kesinlikle. Onu kesinlikle unutmamak lazım. Arkadaşlarınıza sanki sınavda önünüze geçecek insanlarmış gibi bakmayın. Onlar size yardım edecek insanlar. Çünkü sınava 3.5 milyon insan geliyor. Ben şimdi o kütüphanede kaç kişi olsun? 300-400 kişi olsun. Ben onları kendime rakip görürsem çok küçük düşünmüş olurum. Ki bu da gereksiz bir hırs. Benim hiç sevmediğim şey gözümün önünü bir perdeleyen bir hırs oluyor. Hiç sevmiyorum. Yani bana kalırsa en güzel şey şudur. Ben örnek veriyorum bir soru tarzını mı öğrendim? Arkadaşlarının bilmediği bir şeyi mi öğrendim? Ben güzel onlarla paylaşırım. Bana göre bilgi paylaşıldıkça çoğalır. Ve bilgi paylaşıldıkça kalıcılaşır. Öyle bir gerçek de var. Okey 8.5'da? Geldim kütüphaneye. Ondan sonra çalışmaya başladım. Çok fazla mola vermeyi seven biri değilim. Örnek veriyorum 8.5'de geldim oturdum.
Bir 10.5 gibi ufak bir çıkıp bir hava alırım. 10 dakika 15 dakika artık her neyse. Tabii kişilere göre değişiyor. Mesela kiminin odaklanma zamanı 40 dakika oluyor 45 oluyor. Burada biraz vücudu dinlemek lazım birey olarak değil mi? Kişiye bağlı. Bu kişiye özgün bir şeydir. Ben mesela hani evet diyorum nasıl söyleyeyim. Çok fazla mola veren biri değilim diyorum. Evet. Ama ben Pomodoro takdim ederim. 25 artı 5. 25 artı 5. Bizim kütüphanede molası. Orası yarım saatte. Adamlar gelip kağıda yazıyordu. Çıktığında falan. Ben 25 artı 5 sayesinde az kasa atılıyordu. Hani örnek veriyorum o 5 dakikalık arada yazdıysa. Benim bir sonraki 5 dakikalık araya denk geldiyse. Sanki yarım saattir yokmuşum gibi beni atmaya falan çalışıyorlardı. O Pomodoro'yu ben de ben etkili bulmadım. Çünkü tam böyle odaklanıyordum. 25 oluyor. Ben açıkçası ben de etkili bulmadım.
Sonrasında onu 50'ye 10 yaptılar. 45'e 10 yaptılar falan. Değiştirdi ufaktan bir. Ama yine de bilmiyorum bana göre değildi. Bence de. Ben sürekli yerimden kalktığımda. Ama yerimden kalktığımda sürekli rahat soğan biriyim. O yüzden genelde oturup 2 saat 2 sınava yakın bu dönemde. Bu çok çok daha fazla. Sadece yemek için falan zorunlu ihtiyaçlar. O yüzden kolu ağrıyormuş. Evet gözümün sınav sınavında bozdu. Kolum ağrıyor yürüyemiyorum. Aynı şekilde ben de lise sonunda gözüm ve kolumu orada teslim ettik. Karşılığını aldık çok şükür diyelim. Evet çok şükür. Karşı olmazdı. Peki tamam. Uzun çalıştın. Ara veriyordun. Evet. Yemek arası. Yemek arası. 12'de örnek veriyorum. Çorba saatiyle. Fatih'in kütüphanelerinde kullandım. Kendi kütüphanelerde de kalıyordum. Çorba saati. Çorbaya çıkıyordum. Daha sonra içeriye girdiğimde tekrar çıkmamaya çalışıyordum. Bazen namaz saatlerinde namaza gidiyordum.
Daha sonrasında öğlen 4 gibi 4-5 gibi yine bir çorba saati vardı. Çorbaya çıkıyordum. Daha sonrasında oturduğum zaman. Ki genelde 4-5 tane saat oturduğum zaman. Kalktım mı bir ya bir namaza giderim. Onun dışında ufak bir hava alayım. Babamla gidip akşam saat 9 gibi 10 gibi kapatıyordum günü. Harika. Mükemmel. Her gün öyle olmuyor. Nasıl oluyordu bazı günler? Bazı günler sıkılıyorsun, bunalıyorsun. Mecbur çıkacaksın. Ben sıkıldım mı da yerine oturan biri de değilim. Peki en çok onu merak ediyordum. Daraldığın zamanlarda sana ne iyi geliyordu? Artık eminim kusacağım, artık çalışmak istemiyorum diyen çoktur. Evet diyen çoktur. Ne yapıyordun o zaman? Ben çok fazla film izleyen biriyim. Ve nedense filmler beni motive ediyor. Mesela videonun başında dediğim gibi Dr. Strange filmi mesela beni motive eden bir filmdi. Daraldığında onları mı izliyordun? Evet. Marvel'ın filmleri.
Iron Man. Iron Man olsun. Avengers'ın. Elin Melzer'in filmi olsun. Bunları çok seviyorum. Onları da İngilizce izliyordun inşallah. Yok hocam. Türkçe de biraz. Türkçe güzel. Keselim burayı keselim. Yok kesmeyin. İzleyin arkadaşlar sorun yok. O yüzden İngilizce'nin hiç destek olmadığı için ödüyorum ben. Ama ya Kasım'a destek oldu. Tamam. Başka neyi geliyordu sana? Var mı öneri? Onun dışında yürüyüş yapmayı çok seviyorum. Evet yürüyüş yaparken şarkı dinlemeyi olsun falan. Hava almayı seviyorum. Çok bunalıysam hava almam gerekiyor. En azından bir yeşillik görmem lazım. Bir tık denize kaydı. Sıkıldığım zaman benim bir deniz görmem lazım artık da. Lükse kaçtı biraz. Lükse kaçtı biraz yol çekiyorum falan. Harika. Cerrahpaşada okuyunca falan. Cerrahpaşa’nın deniz manzarası var bu fakültesinin. Güzel bir şey. Harika. Bizim fakültemizin ne var? O göl hocam yapmayın. Ha göl de o doğru.
Neyse. Bizim fakültemiz çok uzakta. Şimdi bizi beğenmiyorsun fakültemizin yerine değil mi? Sevgi daha güzel. Üniversitemi beğeniyorum ama fakültemizin yerini beğenmiyorum. Evet ben de beğenmiyorum. Öyle bir gerçek var. Ben de bir araştırmada okudum. Gerçekten mesela çok daraldınız artık beyniniz ya da o aralar hani kilitlendiniz. Mesela sadece bir ağacın altına gidip sadece orada 5 dakika falan hani oradaki ağacın altında daha çok oksijen olduğunu düşünerekten bunu bilerekten sadece derin nefes almak bile hani beyin fonksiyonlarını çok bir anda yükseltiyormuş mesela. Yani senin yaşındaki arkadaşlar yeşilin ağacın kıymetini bilmiyorum ne kadar bilir. Çünkü siz teknoloji sen genzi miydin? Zeynep. Zeynep. Zeynep. Zeynep'sin değil mi? Zeynep. Harika sen gibi Zeynep mi olur diyeceğiz dönmüş olacağız diğerlerini. Şimdi senin neslin tabii daha çok teknolojiyle büyüdü. Sen öyle mi büyüdün? Yani ister ister mağrur kalıyoruz.
Hani sürekli şu anda da hani bence teknoloji çok gerekli bir şey. Tabii ki şu an gerekli. Şunu kastediyorum aslında. Çocukluğunda mesela asıl hani daha tam bilinçli değilken elinde telefonla falan büyüyen bir çocukluğun mu oldu? Yoksa ortalama mı? Ortalama diyelim. Okey. Çünkü sonra da büyüdüm. Yok abartmadım. Abartmadın. Çünkü sokak vardı. Ben sokakta büyümüş biriyim. Aktif büyüdün. Ne güzel. Sokağa çıkıp eğlenebiliyordum. Şu anki çocuklar mesela öyle bir lüksle sahip değil. Bence o bir lüksdür. Şu anki teknoloji lüks değil. O günkü sokak şartları bana kalırsa lüks. Hani dışarı çıktığında arkadaşlarla top oynayabiliyorsan o bir lüksdür. Bunu ben benim neslim bile diyor. O yüzden aslında ilginç senin neslinin bunu demesi. Bunu yaşayanların farkına. Bunu yaşayan kıymetini biliyor gerçekten. Yoksa şu anki nesil evde büyüdü. Evet. Yani takip ediyorum. Yeğenlerim olsun. Veya bir başka şekilde kuzenlerim olsun.
Daha konuşmayı bilmeden ellerinde tabletlerle maruz kalıyorlar. Bazen. Aslında bunu da bir şekilde pozitif bir tarafa çevirebiliriz. İngilizceye maruz kalırlarsa. Evet. İngilizceye maruz kalırsanız izleyin. Ama şey çok doğru. Yani çoğu genç gerçekten. Benim tanıdığım çok fazla üzücü ama çok genç var. Gerçekten resmen görme engeline kadar dayanmış. O bilgisayara bakmaktan. Kol falan böyle. Sanki otomatik atıyor. Hani o kadar şey olmuş. Bu seviyeye kadar tabi ki bazı durumlarda bağımlılık gibi bir şey yapıyor çocuklarda. İnşallah yani o seviyeler kadar hiç kimse gelmez. Geldiyse de destek alarak belki kurtulabilir. Ya da kendi kendine bir şekilde kısıtlamaya çalışarak. Telefon evet vakit geçiriyoruz ama onun dışında başka şeylere yönelirsek cidden telefona geçirdiğimiz vakte azaltıyoruz. Mesela bu aynı şekilde sınav sürecinde de öyle. Hani tamam sınav sürecinde mesela ben telefonum. Genelde insanlar sınav sürecinde sınav senesinde telefonu bırakırlar.
En azından manuel bir telefona geçerler. Hı hı. Android bir telefondan ziyade. Ben mesela fark ediyordum kendimi. Ben sosyal medya aldığımda silmiştim mesela. 11'de sildin mi? 11'de sildim direkt. Hatta ilk başta silemedim. 4-5 defa arka arkaya yükledim sonra tekrar sildim. 4-5 defa daha yükledim tekrar sildim falan. Her seferinde silip yüklüyordum falan. Bir süre sonra. Yani paylaştığımda elime hiçbir şey gelmeyecek ki. Nasıl bir motivasyon vardı arkasında? Seni sosyal medya kötü mü etkilediği için sildin? Başkasını görmek istemediğin için mi? Medyada zaten çok fazla paylaşım yapan biri değil. Ama şöyle bir gerçek var. Sosyal medyada insanların o kadar gezmesi. Hani ben kendi sınav sürecinde bir kütüphane kapatmışım kendimi. Tamam arada bir gezip eğlendiğim benim de oluyor. Evet ama hani insanların o kadar gezmesi falan beni rahatsız ediyordu. Rahatsız ediyor. Yani senin de canın istiyordu.
O yönden beni rahatsız ediyordu. Aynen. Hani imreniyordum insanlara. Rahatsız edemiyor. Yok. İmreniyordum tabii ki. Yani aynı şekilde. Şimdi yaz geldikçe ben de bunu yapıyorum. Yani yaz geldikçe sosyal medya kullanımı düşürüyorum. Herkes denize falan gidiyor. Benim çalışasım tabii ki gelmez. Evet gelmez. Basit yani. Evet. Ki ben gezmeyi de çok seven biriyim. Hani şu anda sürekli gezmeye çalışan şehirlere falan gezmeye çalışan belki hayalim var. Belki yurt dışına gidebilirim falan. İnşallah. İngilizce öğrenirsen gidersin. Evet. Ondan 3 ay tatile bakacağız. Sizin yardımınızla. Evet inşallah yapacağız. Birlikte çalışmalar da yapacağız. Yardımcı olacağım sana. Kütüphaneden döndüğünde kaçta dönüyordun eve? 9'da bıraktım. Kütüphaneye örnek veriyorum. Akşam 9'da mı bırakıyordun kütüphaneyi? O civarlarda evet. Bütün bir şey yok. Bayağı çok. Yani maşallah. Hocam onun dışında zaten okula gitmeden, dershaneye veya özel bir derse ihtiyaç duymadan nasıl böyle bir salon yapılabilir ki?
Evet. Yani 12.30 dediğin aynen. Şöyle bir gerçek var arkadaşlar. Hani sınav zekayı ölçmüyor. Sınav bilgiyi ölçüyor. Bundan dolayı o bilgilerin hepsini havluyla yerleştirmemiz gerekiyor. Ki en mantıklı yerleştirme şekli şudur. Sorunun, konunun detayına kadar inmek. Mantığını oturtmak. Ben şu anda mesela bundan kaynaklı çalışmadan özel ders verebiliyorum. Şu anda özel ders mi veriyorsun? Evet özel ders veriyorum. Hani öğrencilere. Hangi alanlarda ders veriyorsun? YKS'de, TYT, AYT'de de matematik, fizik, kimya, biyoloji, sayısal derslerin özel dersini veriyorum. Arada bir tekrar ettiğim oluyor mesela gitmeden özel dersleri. Ama onun dışında mantığını artık o kadar çok iyi ezberlemişim ki. Mantığını o kadar çok iyi oturtmuşum ki. Hani bir soruyu gördüğümde bazen formülü unutuyorum. Formülün ispatını yapıp kendim formül çıkarttım. Artık o kadar. Bu çok müthiş bir şey. Bir öğrenciye mesela gidip ders anlattığımda, öğrenci mesela diyor ki ben bunu nasıl ezberleyeceğim?
Ezberleme diyorum. Mantığı bak şu. Hani bunu unutmazsın mantığını. Evet mantığını anlatıyor. Kesinlikle öyle. Hani o yönden bence insanların mantığını öğrenerek ilerlemesi lazım. Ve şunu söyleyeyim. Evet ben açık öğretimden 139. oldum ham sıralamada. Ben ham'a bakıyorum. Çünkü yerleştirme beni OBP ile attı. Hamla gurur duyuyoruz. Hepsi çok harika. Diye. Ben 2 saat 3 saat çalışan biri değilim. Ki bu sıralamaya böyle gelebilmenin tek yolu bana kararsız çalışmak. Cidden. Bir geçmiş senelerdeki bir birincinin, YKS birincisinin dediği gibi hayvan gibi çalışmakla bu sıralama yapılır. Evet 10 saatten fazla çalıştım. Haftada 5 gün mü? 6. 6 cumartesi de. Pazar günleri ne yapıyordun genelde? O konuda şunu söyleyebilirim. Daha doğrusu herkesin bana kalırsa haftada en az 1 gün kendine bir ara vermesi lazım. Kesinlikle. Beynini dinlendirmesi lazım. O bir günler ne yapıyordum? Ailemle geziyordum.
Onun dışında bazen işe gittiğim oluyor. Çok nadire ama ya. Çünkü 1-2 kere falandır. İş konusuna girmeyeyim. Ondan sonra yine de senin fiziksel aktivite bazen o da dağıtıyor kafanı. O tarz işler belki. Evet evet. Çünkü şöyle bir gerçek var. Sürekli sadece beyin çalışıyor. Eğer sadece beyin çalışır ve vücut sürekli bir yerde sabit kalırsa sonra denge ortadan kalkıyor. Evet evet. Yani akşam yatağa girdiğinde beyin partolun şu özelliğe ama vücut hareket istiyor gibi gibi. Evet evet. Ondan dolayı bence yapılabilirse spor da mesela çok güzel bir şey. Evet onu diyecektim tam. Yani en azından spor olmasa bile acaba yarım saat yürüyüş, öğlen yemeğinde ya da eve giderken hani en azından değil mi? Eklenebilir mi? Yapılsa iyi olurdu hocam. Kimse yapmasa. Yapılmıyor mu? Yok sınava. Ders, sabah çalışma. Ama beyniniz daha iyi çalışıyor. Bunu biliyorum.
Bilirince belki yaparsınız. Tutup anında nasıl yer bulacağız? Öyle bir gerçekler var. Ama bırakıp eşyalarını yürüyebilirsin. Çevresinde falan. Yürür mü? Ya yürürsün 10 dakika 15 dakika da. Biz bir yapıyorduk öyle. Şöyle bir gel. Hatta sabah gidip eşyalarımızı koyup öğlen gidiyorduk oraya. En güzel masalar almak için. O farklıydı hocam ya. Onda biz de onlara karşı bir şeyimiz vardı. Sinir mi oluyorduk? Evet. Yeri kapıyorduk ama yoklardı. Geliyorduk hiçbir yere kalmamış. İşte siz de o yüzden sabah getiriyordunuz. Biz de belki 10'da geliyoruz, 11'de geliyoruz. Yer bulamıyoruz. Evet. Neyse kavga edeceğiz. Evet. Gerek yok hocam. Tamam. Neyse kanal sizin. Alıştırma egzersiz mümkünse yapılsın diyorsun. Yok. Olabildiğince yani. Olabildiğince. Ama yapabileceğin. Patlamaya oturmaktan. Sanmıyorum yapabileceklerini. Çünkü şöyle bir süreç ki sınav süreci. Derse adapte olduktan sonra hiçbir şekilde başka bir şey yapmak istemiyorsun. Evet.
Başka bir şey yaptığında çünkü orayı saracağını biliyorsun. Ders çalışmak sıkıcı bir şey. Ders çalışmak güzel bir şey değil. Benim için bilgi öğrenmek güzel bir şeydi. Ve başka bir aktivite yaptığında örnek veriyorum yürüyüş diyorsunuz hocam. Hani yürüyüş bile yapsanız 15 dakikalık yarım saatlik yürüyüşten sonra tekrar o masanın başına oturmak çok zor bir şey. Kolay bir şey değil. O zaman oturmuşken kalkmayın. Oturmuşken kalkmayın. Akşam yaparsınız yürüyüşünüzü ama yapın akşam. Anladım. Tamam. Sınava hazırlık sürecinde kendini nasıl bu kadar motive ettin? Sınava hazırlık sürecinde kendimi nasıl bu kadar motive ettim? İlk başta dediğim gibi tıp istiyordum. İlk başta motive kaynağım tıpta. Tıpı nasıl istiyordum ama onu da söyleyeyim. Rüyalarıma girecek kadar istiyordum. Hani bir şeyi asıl istemek bana kalırsa odur. Bir şeyi cidden istiyorsan o şey rüyana daha iyi girer. Hani ben şunu da çok net hatırlıyorum.
Çalışma saatimi ne kadar fazla olduğunu söylemek adına söylüyorum. O kadar çok çalışıyordum ki artık geceleri rüyamda soru çözmeyi. Bu bana kalırsa iyi bir şey değil. Bu kötü bir şeydir. Çünkü rüyadan kalktıktan sonra o rüya seni dinlendirmemiş bir şekilde kalkıyorsun. Hani uyku seni dinlendirmeden bir şekilde uykudan uyanıyorsun. Kendini doktor olarak gördüğün rüyalar oluyor muydu? Hep soru çözerken mi görüyordun? Doktor olarak gördüğümü hatırlamıyorum ama ameliyat falan yaptığımı hatırlıyorum. Ameliyatı görüyor. Şimdi çok böyle etken var aslında. Yani kendini orada o kadar görmüşsün, inanmışsın ki rüyalarının fiziksel rüyanı giriyor. Bu da aslında çok etkili. İnanmanın önemi işte aslında. Kesinlikle öyle. İşte dediğim gibi ilk başlarda oydu. Ama süreç 12. sınıfa başladıktan sonra, 12. sınıfın artık ikinci üzerine falan geldikten sonra kendi bir mezun gibi hissediyordum. Çünkü 11'de çok çalıştığım için sanki tekrar bir sene daha sınava hazırlanıyordum da 12.
sınıfta tekrar çalışmaya başlamışım gibi hissediyordum. Bundan ötürü artık bunalmalar gelmişti. Ciddi mantıklar. Bundan da bir bunalmalar gelmişti. Onda da kendimi artık şöyle motive etmem lazım. Daha doğrusu motive değil. Bu artık tek yapmam gereken şey. Çalışmak. Bu saatten sonra başka bir şey yapamam. Hani derler ya artık geri dönüş ilerlemekten daha zor. Geriye dönmek ilerlemekten daha zor oldu yani işte benim için. Ondan dolayı hani şunu da derim bu arada. Bir de başka seçeneğim yoktu gibi cümle kustun ya onu ekle. Yani şunu da diyebilirim. Eğer ki o dönemde tıp kazanmak dışında en azından kendi kafamda tıp kazanmak dışında başka bir seçeneğim olsa belki bırakmıştım da. Hani akşam gidip yatağıma uzandığımda şunu dedim. Kendime çok fazla zamanlar oldu. Acaba yeter bıraksam mı? Bir tık daha salsam mı acaba falan dediğim. Çok fazla zaman oldu.
Çünkü artık bünye istemiyor. Artık hani vücudu biz kendimiz taşıyoruz babamın. Yani tıp okumasam da olur mu dedim bazı günler. Onu mu? Tıp okumasam da olur gibi. Ya da acaba o kadar iyi bir sıralama yapmasam da olur mu? Gibi gibi şeyler söylediğim çok oldu ama kendimce şöyle bir şeyim vardı. Önümde başka seçeneğim yok. Çünkü hayatım boyunca istediğim tek şey o ve onu yapmak zorundayım. Yani onu başarmak zorundayım diyeyim. Ya da hayatım bana getirdiği ekstremiz. Öyle bir şey de yok. Benim okumaktan başka bir seçeneğim de yoktu o dönemde. Eğer pes edebilseydim diyeyim sınav sürecinde ederdim büyük ihtimalle. Ama öyle bir şansım yok. Lüks yoktu. Pes etme lüksüm yoktu yani. Mecbur olacağım. Varsa pes etme lüksünüz bir şey diyeyim ama. Edinsin. Bizim yokmuş. Bizim yok arkadaşlar. Yani hem finansal hem genel o anlamda söylüyorsun.
Evet evet o anlamda. Okumak zorundaydım. Okumak zorundaydın. Beş kardeşim. Sınav anında ya da sınava çok az kaldığında. Ben kendimden hatırlıyorum. Aşırı stresli seviyemi çok. Yüksek olduğunu. Böyle her şeyi unuttuğumu sanıyorum. Ama aslında unutmadım ama. Tam o ara. Hele yani şu anda da yakın bir zaman var bu sınava. Hani tam o aralar nasıl başa çıktın? O aralar için bir önerilerin var mı arkadaşlar? O aralar adına şunu söyleyebilirim. Duygusal olarak dediğiniz gibi kendimizi baskıladığımız bir dönem. Hakikaten baskıldığımız ve sanki kendi üzerimize çok gittiğimiz bir dönem. Bundan ötürü sizin dediğiniz gibi sanki hiçbir şey bilmemişiz gibi davranıyoruz kendimize. Ama bu çok yanlış. Çünkü örnek veriyorum ben çok ciddi çalıştım 1,5-2 yıl boyunca. Ve onun sonucunda nasıl olabilir? Bir haftada tüm bilgilerim gitsin. Hani ekstra bir dışarıdan bir darbe almadıysam. Başıma nasıl gidebilirim tüm bilgilerim?
Ben mantıksal olarak yaklaşıyordum. Bilgilerim gitmeyecek. Yani gidemez. 1,5 senedir verdim hani gitmesin. Peki ne yaptın o son hafta ders çalıştın mı mesela? Ders çalıştım. Çalıştın son hafta. Son 2 hafta mesela. 2 hafta sonra sınav var. YKS sınavı var. Son 2 haftaya şunu öneriyorum mesela. Bana kadar şu an insanların daha fazla kas çağı bir dönem değil. Tamam AYT kısmı evet. AYT çalışılabilir. Konu eksiğiniz varsa çalışın. Çünkü AYT'de sınavda çıkan bilgiler öyle çok aşırı zor sınavlar, sorular değil. Bundan ötürü örnek veriyorum. Ufak bir baktıysan bile konuya sınavda eğer senin şansına denk gelirse sana yaparsın. Ki o senin bir soru yapman şu an birçok kişinin önüne atması senin demek. Gibi gibi. Hani konuya AYT'ye bakabilirsiniz. Evet ama TYT'ye bakılacak bir dönem değil zaten. TYT belki aylar önce bırakmanız gereken bir dönemdi.
Onun dışında deneme atın. Denemeye attıktan sonra analizini yapmayı unutmayın. O son analizler çok önemli bana kadar. Ve daha önceki çözdüğünüz denemelere göz atabilirsiniz. Şöyle söyleyeyim. Griz sorular olarak tabir edilen sorulara mesela bakılması gereken bir dönem diyebiliriz. Sınav anında önerin var mı? Yani o panikleme falan oldu mu sende mesela sınav anında? Sınav anında paniklemek şöyle ben de olmadı. Olmadı. Olabilir genelde arkadaşlar da. Ben onu şöyle kendi kafamda çözdüm diyeyim. Çünkü sınava girerken kendi kafamızı çözmemiz lazım bazı meseleler. Ben sınavın binasına girerken birçok kafamdaki sorunu, kafamdaki birçok keşkeyi ve olsaydı çok iyi olacak dediğim şeyleri kapının önünde bıraktım. Sınava öyle girdim. Sınav salonuna girdiğim anda masama oturduğumda ben kendime şunu dedim. Şu an konsantre olmam gereken bir zaman. Ve bundan ötürü ne problemin varsa kapıda bıraktım. Şu an sadece burası.
Neyse artık problemlerin salondan çıktıktan sonra tekrar alıp yüklenirsin problemlerin. Hiç sorun değil yani. Hepsi seni bekliyor dışarıda merak etme. Evet hepsi seni dışarıda bekliyor merak etme. Tekrar gittin de alacaksın onları gibi girdim sınava. Ve zaten sınava şu kafayla girmiştim kendime. Bir sınav gözüyle bakmıyordum. Benim için şöyle bir süreçti. Sanki gerçek sınav bu değilmiş gibi hissediyorum. Evet iki yıldan sonraki sınav. Asıl sınav o. Asıl sınav o falan. İki yıldır hazırlandığım bir sınav. Evet ama iki yıldır hazırlandığım bir sınav sanki her zaman girdiğim bir deneme gibiydi. O kadar alıştın o kadar pratik yaptın ki. O kadar çok deneme çözdüm o kadar çok pratik yaptım ki dediğim gibi. Normal bir denemeydi bir şey değişmedi benim için. Hani öyle girdim sınava çözdüm. Şimdi artık farz bize bir konu var yani. İngilizce. İngilizceye biraz bağlayalım.
Şimdi tabii ki İngilizcem İngilizceyi hak getiren muhtemelen hiç umurumda değildi. Anlıyorum tabii ki sınav mantıklı çalışıyordunuz. Peki. Şimdi hazırlık okudun bitirdin. Yaklaşık B1, B1, B2'ye yakındın. Yani İngilizceyle aran nasıldı? İngilizceyle barıştınız mı bu aralar nasıl gidiyor? Bir merakım vardı. Öncelikle onu belirteyim. Ama merakım olmasına rağmen ufak bir korkum da var. İngilizceye karşı. Çünkü açık öğretimden ben yaptım sınavı. Neden o süreçte İngilizce çalışmadığım zaten belli. YKS sınavında İngilizce çıkmıyor. Ondan dolayı çalışmamıştım ve 3,5 sene en az 3 senedir İngilizceden uzak kalmıştım. Tekrar seneye başladım. Hazırlık seneye başladım. Bir korku vardı. En son lisede eğitim aldın. Lisede aldım eğitimi. Okey. İngilizce hiç çalışmadığın için pişman hissettiğini hiç sanmıyorum. Çok mutlusun sonucundan. Ama şu aralar mesela. Okey İngilizce benim için bir sorun. Ne yapacağım hissiyatım oluyor mu? Ne yapacaksın İngilizce?
Lazım mı sence sana? İşte videodan sonra bana nasıl söyleyeceksiniz? Yazın biraz yoğunlaşıp. Yazın baya yoğunlaşacağım. Yazın cidden artık sınav seneye çalışmış gibi buna da çalışacağım. Çünkü İngilizce cidden çok gerekli. Çok gerekli bir şey. Ben bir de İngilizce tıp yazdım. Çok şükür farkındalığı geldi yani. İngilizce tıp yazdım bile. Mecbur seneye bağışık kalacağım. Anlamam lazım ufaktan. Bunun için ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmesem de. Çalışma sürecim bu sene aslında şöyleydi. Hep gidip kelime ezberliyordum. Ufak videolar izliyordum. Filmler izliyordum. İngilizce filmler. Alt yazılı. Çok şükür. Türkçe dublajda yani. Annem de izlemiyor artık. Dublaj izlemeyin yani gerçekten. Ama güzeldi. Sağ ol. Şimdi ben sana zaten ayrıca önerilerde yardım da bulamıyorum. Bulunacağım. Elimden gelene gelir. Bir bakalım birlikte ama. Senin gibi yani lise bitirdi. Okey üniversiteye geçerken. Hazırlık belki aranızda okuyacak olanlar var. Şunu net görüyorum.
Kendi üniversitemizde gençlerde. Kıymetini maalesef biraz geç fark ediyorlar. Çünkü üniversiteye geçtiklerinde dikkat çok dağınık oluyor. Çocuklar yorulmuş oluyor. Kesinlikle öyle. Çocuklar yorulmuş oluyor. Öğrencilerimiz ve canı ders falan çalışmamak istemiyor. Ama maalesef bu acı gerçek. İngilizceyi öğrenemediği gerçeği. Yazın vuruyor. Finale yaklaştığımızı vuruyor. Gerçekten yazın oluyor. Yazın bu defa kurslara falan gidip telafi etmeye çalışıyor da. Yani biraz hani erken aydınlanıp. Eylül'de aslında. Genel konuşuyorum. Yani Eylül'de başlayıp yavaş yavaş sindire sindire gitseniz. Çok daha etkili olacak. Ama eğer hazırlık okuyamıyorsanız bile. Muhakkak kendinize düzenli bir kaynak bulmanızın çok önemli olduğunu inanıyorum ben. Kesinlikle öyle. Yani eğer hani hiçbir şartınız yok. Youtube hiçbir koşulunuz yok. İşte finansal bir şeyiniz yok. Ne yapabilirsiniz? Zaten Ümit'in dediği gibi Youtube sizin için Derya Deniz. Kesinlikle öyle. Bir yandan da kendine yani dışarıda çok fazla kitap var.
Düzenli bir kitap belirleyip. Onunla okey konuları tek tek anlaya anlaya kitabı takip ederseniz. Ben bunun eminim yani kendi başınıza halledersiniz zaten neleri halletmişsiniz. Katılıyorum. İngilizce size çok daha kolay olacak yani. Katılıyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim. Genel ithab ettiğiniz şeylerin hepsinin üzerime alındı. Alındı mı? Alındı. Biraz kişisel belledim meseleyi. Siz çok iyi anlıyorum ama derslerden çıkıp birden hadi tekrar çok zor oluyor. Ben mesela tamam bu sene çok fazla İngilizce öğrenemedim ama kendime de hak veriyorum. O kadar çok çalıştım ki EKS sürecinde. Hani hak ettim. Evet. Bir şey olmaz. Hani tamam bir senem gitti ama sosyalleştim. Arkadaşlarla gezdim, takıldım, eğlendim. Çok güzel bir senemdi. Kesinlikle gitti olarak bakmayın. Yani mezuna bıraksanız bile, hazırlık okusanız bile. Yani ben bunları asla zaman kaybı olarak görmüyorum. Bazı durumlarda belki gerek yoktur ama. Yani Türkiye'de böyle bir alışveriş var.
Haldır huldur sürekli bir an önce hemen okuyup işi hayatına atılmak çok yanlış. Yani gap year diye bir şey var. Biliyor musunuz bilmiyorum Avrupa'da filan. Liseden sonra çocuk bir yıl gap year yapıyor. Geziyor falan, tozuyor. Bu takılıyor yani. Üniversiteden sonra yapıyor bunu. Yani çok iyi değil mi? Çünkü hani birden düşünsene çalışma hayatına başlıyor. E sen ne zaman bir durup nefes alacaksın? Yani o yüzden kesinlikle mezuna bıraktığınızda, hazırlık okuduğunuzda bunu gap year gibi görün. Türkiye'deki gap year da böyle oluyor. Dediğiniz doğru çok haklısınız bu konuda. Evet ama büyüdüğümüz koşullar belli. Daha doğrusu büyüdüğümüz kültür belli. Kültür olarak sürekli bir akışın içerisinde olmak gereksinini duyuyoruz. Hani o yüzden sanki bir sene. Geride kalmışız diyorsunuz. Evet geride kalmışız. Hani arkadaşıma örnek veriyorum. Bir sene önde olsun benden. İlk dönem olarak bir sene önümde olsun.
Sanki ben geride kalmışız gibi hissetmek zorunda hissediyoruz yani. Hissetmek zorunda kalıyoruz daha doğrusu diyeyim. Ama yani aslında bu kıyaslamaya giriyor. Herkesin kendi hikayesi bambaşka. Kesinlikle öyle. O yüzden benim kendi öğrencilerim. Benim öğrencilerim de bunu çok sık yapıyor. Yani sürekli hocam o çalışma hayatına başladı. Ben hala öğrenciyim falan. Herkesin hikayesi kendi içinde çok güzel. Lütfen kendinizi çok kıyasladığınızda ya da geride kaldığınızda bunu hatırlatın. Kendi yolculuğunuz bambaşka. En güzeli o şekilde. Yani herkes kendi hikayesini yaşıyor. Bir durup bir düşünülmesi lazım bazen. Hani şu an ne yapıyorum. Hani örnek veriyorum. Eğer birinde bir şey gördüysen onu istiyorsan dönüp kendine şunu söyle. Hani ihtiyacın var mı cidden senin buna? Veya şu an sende olmaması senin için. Zarar mı? Bir dezavantaj mı? Gibi gibi şu an birçok şeye aslında o yönde yaklaşıyoruz. Maalesef ki.
Gerçekten bütün süreci Can'ı gönülden anlattığın için öncelikle çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Bilgi paylaşmanın önemini zaten kendin bu yaşta farkındasın ve severek paylaşıyorsun. İnşallah bu videoda senin gibi gençlere örnek olur. Belki ilham olur. Ümitciğim özel ders verdiğini söylemiştin. Eğer hala veriyorsan insanlar sana nasıl ulaşabilir? Hani. E-mailim üzerinden ulaşabilirler. Tamam. O zaman e-mailin açıklamaları yazalım. İsteyen arkadaşlar e-mail atabilirler sana. Öyle fayda sağlayabilir mi insanlar? Hani katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum. Bakalım ona artık. Çok mütevazısın. Eminim gençlerin hayatlarını değiştirecek kadar eminim kendi öğrendiklerini onunla en güzel şekilde paylaşacağına hiç şüphem yok zaten. Eğer yardım dokunabilecekse birilerine ne mutlu bana. Çok teşekkür ederim. Ayağına sağlık inşallah. Ben teşekkür ediyorum kanalımıza davet ettiğiniz için. O zaman görüşmek üzere. Kendinize çok iyi bakın. Ekstra sorularınız varsa bizim değinmediğimiz yerler varsa onları da aşağı bırakın. Ümit de ben de ilk fırsatta cevaplamaya çalışacağız. Kendinize çok iyi bakın buyurun. Eğer şu ana kadar izleyen olduysa lütfen tebrik ediyorum. Görüşmek üzere başarılar dilerim. Yolunuz açık olsun arkadaşlar. İnşallah bu sınavda en güzel haliyle sizin için sonuçlansın. Kendinize çok iyi bakın bir sonraki hafta görüşmek üzere. Görüşmek üzere. Hoşçakalın.